27 Temmuz 2011 Çarşamba

İspanya Seyahati – Barcelona – 2. Gün

İspanya seyahati fotoğraflarına devam:)

2. gün müşteri ziyaretlerinden sonra direkt kendimi sokağa attım ve haldır huldur bu son günü mümkün mertebe çok şey görerek değerlendirmeye çalıştım. Önce otele yakın sokaklarda biraz keşfe çıktım.





Daha sonra koştura koştura önce Casa Battlo'ya gittim. Casa Battlo, Antoni Gaudi'nin müthiş eserlerinden birisi. Görebildiğime sevindim.






Buradan Gaudi'nin bir diğer muhteşem eseri olan Sagrada Familia'ya geçtim. Gerçekten inanılmaz bir eser. Ama malesef tam öğle vakti oradaydım ve fotoğraf çekmek bir eziyete dönüştü. Ayrıca bu eserin inşasına, Gaudi'nin ölümünden bu güne hala devam edilmesi nedeniyle, yine vinçler görüntü kirliliği yapıyordu.



Buradan da yine haldır huldur koşturarak Parque Güell'e geçtim. Sıcak inanılmazdı, ve parkınaşırı yokuş olan tarafından giriş yaptığım için, tırmanış bittiğinde ölüyorum zannettim. İçmek için aldığım suyun tamamını kafamdan aşağı boşalttım, 2 dakika sonra kurudu. Park başta hiç enteresan gelmedi, daha sonra ilerledikçe şu aşağıdaki meydana geldim. Burası Barcelona'yı yukarıdan gören bir meydan, turistlere çeşitli gösteriler yapan veya da hediyelik eşya satan insanlarla doluydu.











Günün kalan saatlerinde yine otel çevresindeki sokaklarda dolandım.




Aşağıdaki anıt ise Christopher Columbus adına yapılmış olan  Mirador de Colom














Akşama doğru yemek için sahile indim ve biraz dolandıktan sonra bir balık restaurantında günü tamamladım.


Otele dönüşte retro ürünler satan bir pazara rastladım ama malesef kapanmıştı. Son toplanan tezgahta gördüklerim;



İspanya seyahatim de burada tamamlandı.


Bu arada atlamışım, Madrid'den sonra Valencia'ya  bir müşteriyi görmeye günübirlik gittim. Bu seyahati ise bullet train diye adlandırılan aşağıdaki trenle yaptım ki 300km hızın tadına doyum olmuyor:D




300km hız sırasında bir video çekmeyi de ihmal etmedim:)


[youtube http://www.youtube.com/watch?v=3tUr3lI-LYI]


Wish I had a Portal Gun - Yeahh

Benim gibi Portal oyununu sevenlere :)


Edit: Malesef youtube'dan kaldırılmış, aldığım site de buraya embed etmiyor:(


Videoyu şu linkten izleyebilirsiniz.


 

20 Temmuz 2011 Çarşamba

İspanya Seyahati - Barcelona - 1. Gün

Barcelona'da otel yeri olarak şanslıydım, şehrin tam merkezinde, Barcelona Katedraline yürüme mesafesindeydim. Otel çok güzel olmasına rağmen, tek enteresan yanı metro geçtiği zaman odanın sarsılmasıydı O_O . Hemen fotoğraflara geçelim.





Katedral malesef restorasyon durumundaydı, fotoğraf şansı ancak bu vinçle beraber oldu.





Tam bu aşağıdaki kareyi diz üstü çökmüş şekilde çekmeyi bitirdiğimde, sağ taraftan USA'li bir kız(aksandan direkt belli oluyordu) "Bittiyse geçiyorum, tam böyle konsantre olmuş fotoğraf çekerken birisinin geçip fotoğrafı rezil ettiğinde yaşanan duyguyu iyi bilirim dedi" Ben de dizlerimin acıdığını farkederek zar zor kalkarken sadece "Yes" diyebildim:)



Alternatif giyim mağazalarının olduğu bir pasajın girişi:)


İstiklal Caddesi benzeri ara sokaklara çok rastlanıyor


Bir ara şöyle açık bir pazara denk geldim, ama tam kapanış saatiydi.



Girişteki dükkanlarda, inanılmaz çeşitli meyve suları satılıyordu.



Bu aşağıdaki caddede keşfettiğim bir cafede free wifi vardı. Direkt mail kontrol, foursquare checkin ve sosyal ağ durumlarını kontrol için burayı üs ilan ettim:)


Gece Barcelona'da böyle oluyor.


Madrid yazım için buraya bakabilirsiniz

10 Temmuz 2011 Pazar

İspanya seyahati - Madrid

Üşengeçlikten Mayıs'da yaptığım seyahati ancak yazıyorum >_<. Yine iş sebebiyle 2 gün Madrid, günübirlik Valencia ve 2 gün de Barcelona'da bulundum. İspanya'ya ilk defa geldiğim için benim için gezdiğim ülkeler tahtasına bir çentik daha atılmış oldum. 24 ülke oldu, bu gidişle daha da eklenecek. Her zaman aklıma keşke her gittiğim ülkede elimde profesyonel bir makina olsaydı diyorum. Neyse, neredeyse yarısından çoğunda fotoğraf çektim.

İspanya seyahatim Madrid'den başladı. Her bulduğum boş vakitte fotoğraf makinamı alıp kendimi sokaklara attım. En sevdiğim şeylerden biri, bilmediğim bir ülkenin sokaklarında kaybolmak ve fotoğraf çekecek enteresan anlar, mekanlar bulmaya çalışmaktır. Bunu İspanya'da fazlasıyla yaptım. Kafanızı nereye çevirseniz bir heykel, değişik bir bina var. Fotoğraf çekmek için çok fırsat veren bir ülke.

İspanya'nın bir çok kentinde, gençler daha fazla demokrasi için sokakları ve meşhur meydanları işgal etmişti, gece gündüz çadırlarda kalıp, mevcut durumu protesto ediyorlardı. Bana daha çok eğlenmeye gelmiş, abi çadırlı ortam var, manita var modunda gelmiş tayfa daha çok gibi geldi, yine de nasıl olursa olsun bir protesto yapabiliyorlar. Polis ağızlarını burunlarını kırıp, göz yaşartıcı gazla insanları dağıtmıyor. Sadece taşkınlığa karşı uzaktan izliyorlar. Ben İspanya'dan ayrıldığım sırada duyduğum kadarıyla, sokakların hijyenden uzaklaşması nedeniyle göstericilere müdahele etmeye başlamışlardı. İşte protestolardan görüntüler. Aşağıdaki meydan meşhur Puerta Del Sol meydanı. Otelime 2 dakika yürüyüş mesafesindeydi.







Protestolardan bir kaç kare çektikten sonra kendimi sokaklara, ara sokaklara atarak kaybolmaya çalıştım.(Bunu yaparken elinizde otelin adresi veya kartı olsa iyi olur, en azından başladığınız noktanın adını bilin ki sonra Belgesel kanallarındaki, "Kabusa dönen tatiller" programlarına konu olmayın:)


Madrid sokaklarını gezerken etrafta bir çok sokak sanatçısı gördüm. Neden fotoğraflarını çekmedim bilemiyorum, biraz çekindim, sanki fotoğrafı çekince arkadaşım bedavaya foto olur mu diyecekler gibi bi hisse kapıldım. Bunlardan biri vardı ki, daha sonradan keşke fotoğrafını çekseydim dedim. Bir kız, saçlarının yanları kazılı, üst kısmı kısa kesilmiş, kıyafetler hem rengarenk hem de siyah ağırlıklı, karman çorman bir giyim tarzı. Kızın elinde bildiğiniz ilkokulda çaldığımız blok flütten vardı. Ama bu dandik flütü bu kadar etkileyici çalan bir başkasına daha rastlamadım. Kız direkt FRP oyunlarındaki, LOTR vb filmlerde rastladığımız tavernalarda çalan şarkılardan çalıyordu. Bir süre kenardan izledim ama nedense elim fotoğraf makinasına gitmedi bir türlü. Sanırım bunun bir sebebi de, kız çalarken kenarda elinde şapka para toplayan erkek arkadaşı, veya arkadaşı olan tipti. Kafa gayet güzel olan abinin ensesinde de bir yavru kedi vardı. Ama kedinin varlığından haberdar değil gibi bir hali vardı. Neyse buradan tekrar başka sokaklara daldım. Fotoğraflar, fotoğraflar...






Retro ürünler satan bir dükkan

Hemen bu dükkanın yanında, inanılmaz detaylı maketler satan bir başka dükkan vardı, şu aşağıdaki fotoğraf bu tarz bir maketin dibinde girerek çektiğim bir kare.


Bir ara kendimi şöyle bir meydanda buldum. Arkadaki bina Plaza del Mayor











Madrid'de ünlü bayan sanatçıların toplu olarak eserlerinin gösterildiği bir sergi vardı. Vaktim olmadığı için gidemedim. Her yerde afişlerini görebiliyordunuz.










Yine gezerken bir Çizgiroman dükkanına denk geldim ve hemen daldım. Ama büyük hayal kırıklığı:( malesef tüm çizgiromanlar İspanyolca, sadece çizgiromanlar değil, tüm kitaplar, dergiler sadece İspanyolca. İspanya'da kitap baskısına çok önem veriliyor, kapak, kağıt kalitesi inanılmaz güzel. Ama İngilizce olarak versiyonları yok. Çizgiroman dükkanında da bir çok bilmediğim değişik çizgiroman vardı. Maalesef sadece baktım ve geçtim




Yemeklere gelince, İspanyolların meşhur Paellasını denemeden olmazdı. Ama ne yalan söyliyeyim, ben hiç tutmadım. Hele ilk denediğim acayip yağlı ve ağır geldi. İşte şöyle bir şeydi.


Buna da bir ülkede rastlamiyim, asıl o zaman şaşıracağım.


Madrid'den bu kadar. En kısa sürede Barcelona'dan devam edeceğim.

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...