23 Şubat 2009 Pazartesi

Photoshop yerleştirme...FAIL

Yine Türkiye'den bir fail sizlere; Hayır, vesikalığa kulaklık ve mikrofon eklemişssin ok, bari yerini doğru ayarla. Zavallı konu mankenimiz rezil olmasın diye birçok yeri sansürledim.

Kulaklığın yerine bakılırsa, telepatik güçleri arttırıcı bir kulaklık ile iletişim kurabilen bir müşteri temsilcisine sahipler.



18 Şubat 2009 Çarşamba

Time will heal...

Hayatımızın en kötü haftasonlarından birini geçirdik. Malesef bebeğimizi kaybettik...
Başlangıçta kabul etmesi zor da olsa, zamanın iyileştiriciliğine güveneceğiz. Ne zaman hayatımda kötü birşey olsa, sonrasında demek ki bu yüzden olmuş dediğim iyi bir sonuç karşıma çıkıyor, yine öyle olacağına eminim.
Neyseki ben Hande'nin o da benim yanımda ve hep böyle olacak, bunu da atlatıp yine mutlu haberleri buraya yazacağız.
Bize destek olan herkese teşekkürler...

12 Şubat 2009 Perşembe

Naxxramas - Gluth



Dalaran'da handaki odamda yatmış ve güçlü büyücülerin koruması altındaki bu şehirde, dışarıdan gelen şehrin sesleri ve Dalaran'ın muhteşem kulelerinden yansıyan renkli ışıklarla
dolmuş atmosferde rahat bir uykuya dalmak üzereyken, gözlerim yatağımın hemen yanındaki zırhlarıma ve silahlarıma kaydı. Zırhlarımın eziklerinin arttığını ve silahlarımın bazılarının kenarlarında, uzun savaşların getirdiği çiziklerin iyice farkedildiğini gördüm. Northrend'e geleli yaklaşık 4 ay geçmişti, bu zaman içerisinde artık Lich King'in bitmek bilmeyen ordusundaki nisbeten zayıf yaratıklarla savaşmaktan sıkılmış ve daha güçlü rakiplere karşı kendimi hazır hissediyordum. Fakat bu savaş için elimde bulunan ekipman birkaç parça dışında, kendisine yardım ettiğim kişilerin minnettarlığını göstermek için verdiği ve bu yokluk ve savaş
döneminde ellerinden gelenin en iyisiydi...ama yeterli değildi. Doğrulup camdan dışarı güneşle parlayan kulelere baktım. Kulelerin çevresinde dönerek, uçuş izninin ihlal edilmeyeceği bölgeye doğru süzülen grifon, ejdarha ve diğer büyülü yaratıkları izlerken zihnimde telepatik bir mesaj hissettim.

"Loreathan sana ihtiyacımız var". Bu ses lonca liderim, paladin Bagnar'ın sesiydi. Bunun ne anlama geldiğini bilecek kadar uzun süredir bu loncadaydım ve hemen zırhlarımı ve silahlarımı kuşanmaya başladım. Beni nelerin beklediğini tahmin ederek camdan son bir defa daha dışarı bakıp, büyülü kokularla dolu Dalaran havasını içime çektim. Arkamı döndüğümde beni bekleyen diğer lonca arkadaşlarımın yanındaydım. Loncadaki savaş büyücüsü bir arkadaşım beni oraya büyü yolu ile çağırmıştı, demek ki kaybedilecek zaman yoktu.

Beni bekleyen diğer kılıç arkadaşlarım yüzleri gergin bir şekilde bana selam verdiler. Omuzumdaki hafif dokunuş ile döndüm ve karşımda büyücü eşim Hesionka'yı gördüm. Onu da
bizi bekleyen savaş için çağırmışlardı. Kendisi ile, çömez savaşçı ve büyücülük dönemlerimizde tanışmıştık ve o gün bu gündür tüm maceralarımızı beraber yaşadık. Sonunda hayatlarımızı sonsuza kadar birleştirdik ve o artık benim eşim oldu.

Nerede olduğumu anlamak için etrafıma bakındım ve bir anda şimdiye kadar duyduklarım kafamda canlandı. Burası Naxxramas'dı. Hesionka bana, "Söylentiler doğruymuş, Naxxramas
bunca sene sonra geri döndü" dedi. Sert bir rüzgar pelerinimi uçurdu, diğer kılıç arkadaşlarım ve o noktada toplanmış başka loncaların üyeleri, pelerinlerine daha bir sıkı sarındı. Rüzgar geçince kafamı kaldırdım ve etrafımızda uçan bulutları farkettim. Naxxramas yine gökyüzündeki yerini almıştı. Yüzlerce kahraman insan ve diğer ırklar, Naxxramas'ı Eastern Plaguelands'den büyük savaşlar ve kayıplar sayesinde kovmuştu. Fakat bu lanetli yapı Northrend üzerinde korku ve lanetini yaymak için geri dönmüştü. Naxxramas eskiden Nerubian ırkına ait bir zigurattı fakat daha sonra Lich King'in hizmetkarları tarafından Kel'thuzad'a karargah olması için büyü ile gökyüzüne yükseltilmişti.

Naxxramas'ın lideri Kel'thuzad, Lich King'in ordusunun en önemli komutanlarından olan bir büyücüydü. Öldükten sonra bile kötülüğe hizmet için Lich King tarafından hayata geri döndürülmüş ve şimdi bizi en güçlü olduğu yer olan Naxxramas'ın derinliklerinde beklemekteydi. Lonca liderimiz Bagnar, "Artık buna bir son vermeliyiz, kötülüğe kendi kalesinde
saldırıp, Lich King'in gücünü bir nebze de olsa zayıflatmayı başarmalıyız" dedi. Hesionka ile birbirimize baktık ve bu savaşa hazır olup olmadığımıza dair şüpheleri, soğuk Northrend rüzgarına bırakıp dağıtmaya calıştık.

Herşey o kadar hızlı gelişti ki, orada toplanmış olan lonca arkadaşlarım night elfler, drenailer, gnomelar ve hatta bir night elf death knight içimizdeki cesareti toplayıp geçitlerden Naxxramas'ın derinliklerine daldık...

Geçidin parlaklığından kapattığım gözlerimi yavaşça açtım. Etraftan acı çeken insan çığlıkları geliyordu. Duvarlarda lav gibi yoğun ve içindeki zehiri gösterecek şekilde parlak yeşil renkte parlayan akıntılardan ve hastalıklı bir şekilde çarpılmış yapının görüntüsünden midem bulandı...Daha bir kaç dakika bile geçmeden bizi karşılayan Naxxramas'ın zombileri ve diğer yaratıkları üzerimize çullandı. Savaş korktuğum kadar zorlu geçmiyordu, daha önceleri buraya adımını atmaya cesaret etmiş olan lonca arkadaşlarımın yönlendirmeleri ile ilk azılı düşmanımıza çabuk ulaştık.

Gluth, hastalıklı zihinler tarafından, artık hangi yaratığa ait olduğu belli olmayan parçalardan oluşturulmuş, görüntüsü dev bir köpeğe benzetilmeye çalışılmış garip bir et yığınıydı. Dalaran'da okuduğum kitaplardan birindeki paragraf aklıma geldi "Gluth, Naxxramas'ın lanetli veba köpeği, söylentilere göre o kadar doymak bilmez bir iştaha sahiptir ki, sadece canlıları yemek ona yeterli gelmez, Feugen onu hergün bir zombi ordusu ile beslemektedir."

Tüm arkadaşlarım hemen hazırlanıp bize savaşta yardımcı olacak sihirli iksirlerimizi içip kendimizi savaşa hazırladık. Bagnar yanıma gelerek, "Seninle görevimiz, diğerleri Gluth'u öldürmeye çalışırken, yardım için gelen zombileri oyalamak olacak" dedi. Daha önce de zombilerle karşılaştığım için zayıf yönlerini biliyordum. Bunlar genelde yavaş hareket eden yaratıklardı fakat yanınıza gelmeyi başarırlarsa sizi alaşağı etmeleri çok kolaydı. Özellikle gruplar halinde saldırdıkları düşünülürse, sadece dikkatlerini çekip peşimizden gelmelerini sağlamalıydık.

Tüm güçleriyle lonca arkadaşlarım Gluth'a saldırıken ben Bagnar ile arkada kalıp zombilerin gelmesini bekledik. Daha savaş yeni başlamışken yerden çatırtı sesleri gelmeye başladı ve zombiler onlara verilen tek amaç olan Naxxramas'ı ve Gluth'u korumak için yerden çıkmaya başladılar. Önceleri çok zorlanmadan Bagnar ile zombileri peşimize takıp dikkatlerini üzerimize çektik, fakat daha sonra sayılarının çok artmaya başladığını farkettim, Hesionka'nın ne durumda olduğuna bakmak için döndüğüm bir anda, iğrenç bir nefes kokusu duydum ve ıslak ölü bir elin omuzumdan yakaladığını farkettim...Korktuğum başıma gelmişti ve beni alaşağı etmişlerdi, Bagnar hemen tüm zombilerin dikkatini üzerine çekti ve benden uzaklaştırdı, fakat çok geçti. Yaşamın vücudumdan Twisting Nether'a doğru aktığını hissettim, savaşın çığlıkları büyü sesleri, Gluth'un etrafı inleten bağırışları, herşey uzaklaşmaya başlamışken Gluth'un acı içerisinde yere devrilerek lanetli hayatının sona erdiğini gördüm. Bir druid olan Reedwand hemen yanıma koşarak druid büyüsü ile beni yaşama geri döndürdü ve yaralarımı iyileştirdi.

Bir süre yerimde oturduktan sonra, Hesionka ile Gluth'un cesedine doğru yürüdük. Bu tarz yaratıklar öldükten sonra arkalarında büyülü eşyalar bırakır. Bagnar Gluth'un başında bu
eşyalara bakıyordu ve arkasını dönüp bana elindeki Final Voyage adlı arbaleti verdi. Dövüşün büyük bir kısmında arkadaşlarıma yardımcı olamasam da bu hediyeyi yine de sevinçle kabul ettim. Bundan sonraki savaşımda gücümü arttıracak olan büyülü eşyayı sırtıma takarak, Naxxramas'ın daha derinlerine dalmadan, bir süre dinlenmek için arkadaşlarıma katıldım.

Bir yandan gözüm Naxxramas'ın koridorlarında bizi bekleyen korkuları düşünürken, daha uzun bir yolumuz olduğunu anladım...

11 Şubat 2009 Çarşamba

Wow n00bluklarım



Herkes gibi benimde Wow'a ilk başladığımda n00b'ça hareketlerim oldu. Tabi bu olaylar 4 sene öncesinde olan n00bluk'larım. Oyunu oynamamış olanlar anlayamaz tabi ama anlayanlar için şöyle sıralayabilirim.

-Maden kazmak için inventory'den önce elime kazmayı almam(mantıklı gözüküyor değilmi, ama gerek yokmuş çok sonra öğrendim)
-Aggro ne ki?Direk dalacağız yok edeceğiz yaratıkları olayımız bu değil mi? Meğersem Raidlerde tank dışında agro çekeni kınarlarmış.
-Duskwood'da tam ortadaki portalı ilk gördüğümüzde Hande ile heyecanlanıp "Acaba diğer tarafta ne var diye koşarak atlayıp sonrada arkadaki duvara toslamamız ve oradaki portalın işe yaramadığını görmemiz"
-Eşyalarımı vendordan alıp düşen itemlarıda vendora satardım, sonra neden param yok diye ağlardım. Meğersem Auction House diye birşey varmış.
-Mountla yüksekten atlayınca sadece mount ölür sanmıştım, uzun bir corpse run sonrası olmadığını anladım.
-Öldükten sonra canlanmak için sadece spirit healer kullanılıyor sanırdım, itemlarım kırmızıya dönüp kullanılmaz hale gelince ve Rerurreciton sickness olayını öğrenince paşa paşa cesedime koştum.
-Öldüğünüzde tepede dönen Twisting Nether'i görebiliyormuşuz, tesadüf mouse yukarı kayınca anlamıştım.
-Bu sonuncusu ise daha 2, 3 ay önce öğrendiğim birşey, n00b'luktan çok dikkatsizlik de denebilir. Darnasus'da ayı şeklindeki banka binasının üstünde bir de kartal varmış :O

Aklıma yeni n00b'luklar geldikçe bu yazıyı güncelleyeceğim.

Previously on Lost

Sonunda tırt birşeye bağlanacağından oldum olası korktuğum, bir yandan da hastası olduğum Lost dizisinde, her nedense türlü manyaklığına, yaptığı pisliklere rağmen Benjamin Linus'un hastasıyım. Birçok kişi sevmiyor bu karakteri ama ben baştan beridir her türlü olayını, diyaloğunu kahkaha ile izliyorum, resmen adamın yaptıklarından zevk alıyorum. Bu herifin yanında dizideki herkes bi ebleh, salak kalıyor. Desmond değil tabi Desmond'ın hastasıyız brotha.

Bu Benjamin denen adam gerçek hayatta da böyledir kesin. Üç dört bölüm için anlaşması varmış başlangıçta ama dizinin bir numaralı adamlarından oluverdi. Senaristlere gözlerini belerte belerte "I will continue to act in this series John(John'u uydurdum, dizide paso John dediği için kulağa hoş geliyor diye yazdım" dedi kesin, senaristlerde tırstı. Keza o bakıştan her an Supeman'inkine benzer ama mavi renk lazer atacak gibi bir hali var.

Birçok dizide olduğu gibi bunda da kullanılan birkaç saniyelik veya 20 dakkalık reklama girmeden bir heyecan fırtınası ve merak yaratma taktiği var. Şöyle ki efendim; Karakterlerden biri çok önemli ve merak uyandırıcı bir soru sorar,

-Orada ne var John(yine John, ne Johnmuş arkadaş)

Tam bunu der, kamera Johnu gösterir ama cevap vermez ebleh ebleh bakar, gerilimli müzik girer pat ekran kararır reklam girer veya 2 saniye sonra(reklam girdiysen 20 dakika sonra) soru tekrar sorulur.

Bu sefer Hemen cevap verir John efendi. E kardeşim demin sorduğunda 3 saniye bekledin bişi demedin, şimdi sorar sormaz cevap verdin, nasıl iş bu. (Zamanda kayma atlamaya gönderme diyeceğim ama o zaman tüm dizileri buna bağlamak lazım)

Şimdi düşündüm de bu Benjamin dizide en çok dayak yemiş adam, yaptığı herşey mübah o yüzden. Ezilenin yanındayım sanırım.



See you in another entry Brotha (Desmond'a birşey olsun, shift+delete ile silerim tüm diziyi harddiskten..korsana hayır)

Quick Armory

Benim gibi her gün karakterinin ekipmanını, achievement'larını, reputation seviyelerini izlemek isteyen Wow hastaları için, Blizzard'ın offical Armory'sine alternatif bir site.

http://www.quickarmory.com/ . Gerçekten çok faydalı bir eser, en büyük avantajı çok hızlı olması. Offical armory her ne kadar son dönemde geliştirilmiş olsa da bunun yanında hala kağnı gibi kalıyor. Bu sitenin bir diğer güzelliği üzerinizdekilerle beraber karakterinizi 3D olarak görebilmeniz. Siteye entegre bir 3d viewer var. Daha ne olsun. Tavsiye ederiz efenim.

10 Şubat 2009 Salı

Naxxramas 25 Man



Dün yine eşim Hande(Hesionka) ile Wow oynadığımız bir anda, Hande "Ya biz bu Naxxramas'a asla giremeyeceğiz galiba" dedi. Heroic dungeonlara bile 5 kişiyi zor toparlarken, 10 kişilik veya 25 kişilik raid bize henüz çok uzaktı. Bir anda sanki bizi duymuş gibi lonca kanalında lonca liderimiz 25 kişilik Naxxramas raid'ine adam aradıklarını yazdı. Hemen tabi atladık ve gruba dahil olduk.


WOTLK çıktığından beri ilk defa bir raid instance'a giriyorduk ve ayrıca Heroic zorluk derecesinde olan 25 kişilik bir raid olduğu için de çok heyecanlandık.


4 boss la kapışma fırsatımız oldu ve hepside birbirinden zevkliydi. Sırasıyla
Gluth, Thaddius, Sapphiron, Kel'Thuzad.


Sapphiron denen arkadaş canlısı dragon.

İlk 3 boss'u devirdik fakat Kel'Thuzad'da herkesin uykusunun gelmesi ve iyice dikkatin dağılmış olması sebebiyle tek deneme yapma şansımız oldu, bir dahaki sefere onu da indireceğiz inşallah.


Thaddius'a yeri öptürdükten sonraki grup fotomuz:D

Gecenin en güzel yanı ise, daha dün akşama kadar bana ulaşılmaz gelen 25 man raid eşyalarından ikisine sahip olmamdı ^_^ Valorous Dreadnaught Legplates
ve Final Voyage .Hande'de eldiven ve T7 pantolon kaptı.

Bundan böyle tüm Naxxramas raidlerine yazılıp eğlencenin geri kalanını görmeye çalışacağız.

6 Şubat 2009 Cuma

Sanal Arkadaşlık

Hayır başlığa yanılıp +18 bir durum var sanmayın, olay tamamen farklı. 1996'da tanıştığım Lordspike nickli arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Olayın enteresan yanı ise şöyle;

Kendisi ile 1996'da internetten Diablo oynarken tanıştık. 14400 modemlerle, telefon hattını meşgul etmeden internete bağlanamadığımız dönemler. 13 sene geçti, fakat bir kere bile yüz yüze görüşmedik. Bunca zaman hiç kopmadık ve çok nadir de olsa telefonla görüşmüşlüğümüz var. Hayır aynı şehirde oturuyoruz bir de:D.

Geçen eşim Hande ile konuşurken birden aklıma geldi, dedim ki "Ya bu adam A Beautifull Mind filmindeki gibi gerçek değil de ben kafamda mı yarattım", sonra düşündük aramızda şöyle bir konuşma geçiyormuş.

Hesionka- Cenk kiminle yazışıyorsun MSN'de?
Loreathan- Lordspike ile...
Hesionka- Cenk MSN'in kapalı...
Loreathan- Hayır bak titreşim yolladı.
Hesionka- Alo bir ambulans yollarmısınız...acil.

Şaka bir yana, arkadaşlığımız sanal da olsa 13 senedir hiç bozulmadı, kendisi de benim gibi bir World of Warcraft(WOW) hayranı ve oyuna benden çok daha önce başlamış olduğu için benim bir nevi WOW danışmanım denebilir:D . Bakalım ne zaman görüşme kararı alacağız. :)

4 Şubat 2009 Çarşamba

Türkiye'den Fail

Tesadüf eseri bizzat karşıma çıkan ve beni çok güldüren aşağıdaki Fail'i, paylaşiyim dedim. Fail'e rasladığım site, bilinmeyen numaraların arandığı telekomun telefon rehber sitesi. Resmin büyük hali için üzerine tıklayınız.





Doğumgünümde istediğim hediye

Lich King'in kılıcı Frostmourne!!!. Epic Weapons firmasının elinde çıkan bu şaheser şimdiye kadar görüğüm en güzel kılıç replikası. Fiyatı tuzlu ama beni sevindirmenin yanında fiyatın ne önemi olur :D Şaka bir yana bu kadar güzel bir sanat eseri için ödenecek olan 379USD göze o kadar da pahalı gelmiyor, özellikle bir Warcraft evreni hayranıysanız. Ancak buradaki tek sorun, Avrupa ülkelerine kargonun min 250USD olması.

Bu yüzden şimdilik Sayısal Loto oynamaya devam etmekten veya "İskoçya'da büyük büyük dedeniz varmış ondan size şato kalmış" haberini beklemekten başka bir çare yok.

İlgilenenler ve ağzının suyunu akıtmak isteyenler böyle buyurun

3 Şubat 2009 Salı

WIN

Dünkü Fail örneğimden sonra bir de win örneği veriyim dedim:) En az failler kadar komik oluyorlar. Elbette yine favori sitelerimden http://www.failblog.org/ ' dan


2 Şubat 2009 Pazartesi

Lisan...

İş nedeniyle sürekli seyahat ettiğim için değişik lisanlarla karşılaşıyorum, ve her seferinde aklıma şu sorular geliyor. Nasıl oluyorda bize tamamen anlamsız gelen kelimeler bir başkası için bir lisan olabiliyor? Bu lisanı o toplumda nasıl oluşuyor? Benim lisanım onların kulağına nasıl geliyor? Son soruma Portekizli bir arkadaşım şu şekilde cevap vermişti ve beni gerçekten çok güldürmüştü.

[Monster]:Türkçe olarak "I want it now" nasıl dersin?
Loreathan:Onu şimdi istiyorum
[Monster]:lanett olsunnnn
[Monster]:lol
[Monster]:kulağa iblis diyalekti gibi geliyor
[Monster]:İstiyorum!!!!!!! (geçit açılır)

:D

Fail Blog

Sessiz ofis ortamında birden bire patlamama neden açan tehlikeli site Fail Blog ' u herkese tavsiye ederim. Sitedeki fotoğraf ve videolardan bazılarını arada sırada burada paylaşacağım. İlk örneğimiz Fail'in ne olduğunu açıklayıcı nitelikte, buyrunuz.

World of Warcraft dansları

World of Warcraft'ta her ırkın ayrı bir dans stili var. Bunların birçoğunun nereden esinlenildiğini biliyordum ama bu video olayı çok daha güzel ve net açıklıyor.

Umarım Youtube kapalı değildir. Şu adresten videoyu izleyebilirsiniz.

Dünkü rüyam bir film olsa ve senaristi ben olsam kesin dayak yerdim

Dün gece bir rüya gördüm, özet olarak şu şekilde açıklayabilirim sadece WTF???(http://www.urbandictionary.com/define.php?term=wtf)
Rüya şöyle gelişiyordu;
Korsan gemisinde bir korsanım, İngiliz donanma gemileri bize saldırıyor ve geminin ana direği yıkılıyor. Daha ufak bi tekne ile gemiden çıkıyoruz ama İngiliz'ler bizi tutsak almış. Şükür ki donanmanın kaptanı iyi yürekli babacan bir İngiliz. Bizi bir adaya bırakıyorlar, başta güzel gözüken ada daha sonradan kalkıp işe gitme vaktimin geldiğini anlayan vücut saatim, ve beni bir yandan sıkıştıran tuvaletimin gelmesini de ekleyince kabusa dönüşmeye başlıyor. Önce yanımda diğer korsanlardan biri ile ormanda yürürken bir telefon çalıyor, ama ankesörlü telefon. Yanımdaki telefona doğru gidiyor fakat arkasından yarı insan yarı yarasa karışımı kanatlı birşey de takip ediyor. Telefonu açıp birşeyler konuşuyor bu benim korsan arkadaş ve sonra ne diyo diye sorduğumda ağzında birşeyler geveliyor, anlamıyorum. Neyse arkamızı dönüp gitmeye başlıyoruz bakıyorumki orman siyah beyaz olmuş. Lost'taki Sun abla hayalet olmuş ve eşi Jin'i arıyor.

Neyse onu da geçiyoruz, korsan tayfa bir kamp kurmuş, ama kamp aynı World of Warcraft'taki kamplar gibi, etrafta birkaç tane görev veren eleman ve satış yapan tipler var. Birisi ateş yakayim mi diyor, ok diyor kampın başı gibi gözüken sakallı bir adam. Bir tane odunda bana ver diyor ve yanan bir odunu alıyor diğerinden. World of Warcraft'ta bazı tiplerin elinde meşale olur, onu da eline alınca aynı oyundaki tiplere benziyor. Herneyse sonra saat çaldı uyandım, uyanmasam daha nerelere gidecektim bilmem.

Loreathan-Senaryo bu, ne dersiniz sürükleyici değilmi sayın yapımcı.
Yapımcı-Güzelim şu köşede duran odun ne için biliyormusun?

World Of Warcraft ve ben...


Kitap yazacağım insanları çok etkileyeceğim düşüncesiyle kitap yazıp, kendisine her ne kadar yazdıkları muhteşem gelse de, sonuçta fiyasko olan yeni yetme yazarların kitaplarının adlarına benzedi başlığım. Herneyse konu ile alakasız bir giriş oldu.
Bu oyunla daha eşimle flört etme dönemlerimizde tanıştık, 2005 senesi diyebiliriz. O gün bu gündür bizi ve 11.500.000 (dile kolay değil o yüzden yazayim onbirmilyonbeşyüzbin) kişiyi sıkmadan kendine bağlayabilen, arasıra küstüğümüz bıraktığımız ama yine de geri döndüğümüz bir fenomen.
Kuzenimin kesinlikle karşı olduğu, gereksiz bulduğu, ama sonunda onu da kendisine bağlayan bir oyun. Uyuşturucu gibi başlayan bırakamıyor diyeceğim ama alakası yok. Sadece eğlenmek için seçilen birşey bu, bilgisayar oyunları ile pek alakası olmayan kişileri bir süre sonra sıkabilir. Ayrıca birçok kişi bu oyun için bu kadar vakit harcamak istemeyebilir. Önemli olan dengeli bir şekilde gerçek hayattan kopmadan oynamak. Ben şahsen bu oyunda çok eğleniyorum, sadece bir oyun olarak görmüyorum, arkasındaki hikaye ve yapımcıların yaratıcılığı beni çok etkiliyor. Gerçek hayattaki sıkıntılardan bir süreliğine uzaklaşmak için zararsız bir uğraş ve hobi olarak görüyorum.
Oyun gerçek hayattaki, daha iyi iş, daha başarılı olmak, daha çok para, ünlü olma gibi birçok isteği, farklı şekillerde sunuyor. Farkında olmadan veya olarak, diğer oyuncularla yarış içine giriyorsunuz, veya da onları takmasanız da kendinizle yarış içine girip hep daha iyi ve başarılı olma dürtüsünü oyuna yansıtıyorsunuz.
Bu ne yaa bilimsel makale gibi oldu. Arkadaş ben bu oyunu seviyorum, müthiş eğleniyorum, Blizzard Odin tuttuğunu altın etsin diyeceğim ama hangi oyunu yapsan altın oluyo zaten(ne kelime oyunu yaptım beh:)
Yeni eklenti pakedi ile kendini gerçekten aştı bu Blizzard. (Konu ile ilgili ingilizce yazılarımı http://loreathan.livejournal.com/2987.html ve http://loreathan.livejournal.com/824.html adreslerinden izleyebilirsiniz)

Akşam olsada biraz yaratık dövsem, güzel eşya alet edavat kovalasam, açık arttırmaya koyduğum şeyler satmış mı baksam.
...FOR THE ALLIANCE...

Yeni blog...

Zamanında blog olayını oldum olası anlamamış ve ne gerek var zihniyetinde bir insanken, 2. blogumu buradan açmaya karar verdim. İlk blogum ingilizce olarak yazdığım http://loreathan.livejournal.com/ ve muhtemelen ona da devam edeceğim. Arkadaşlarımın, ağabeyimin ve eşimin blogunun burada olması nedeniyle buraya da kaydoldum. Bir şifre ve kullanıcı adı daha beynimin kullanıcı adları ve şifreler adlı bölümüne kaydolmuş oldu.
Beynimizi scandisk yapıp defrag edemediğimiz için de arada bir cep telefonu şifremi bankamatiğe girdiğim ve "nasıl yaa nasıl yanlış?" diye makineyi suçladığım oluyor.
Herneyse fantastik dünyamı buradan da anlatmaya devam edeceğim:) Beni susturmak için alt+F4 yapınız.

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...