fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ağustos 2014 Cuma

Steve Mccurry

Steve Mccurry olarak söylediğimde kimse tanımaz muhtemelen ama kendisi meşhur "Afghan Girl" fotoğrafını çekmiş olan Amerikalı fotoğrafçı. Ben de şimdiye kadar kendisini sadece "Afghan Girl" fotoğrafı ile tanıyordum. Yeni keşfettiğim blogu ve Tumblr sayfasını görünce kendisine ve sanatına hayran kaldım. 

Alttaki fotoğraf kendisine ait olmasına rağmen hikaye Jason Elliott'ın "An Unexpected Light" kitabından. Bunca fotoğraf arasında bunu seçmemin sebebi, kendisinin de blogunda bu hikaye için aynı fotoğrafı kullanmış olması. Gerçekten çok hoş bir hikaye.

All rights reserved to Steve Mccurry

Uluslararası kızıl haç örgütünde çalışan bir Fransız, Kabil'deki hapishaneleri teftiş ediyor ve orada bulunan kişilerin sayısını belirliyormuş. Tüm sayım bittikten sonra kapalı bir kapı görmüş ve arkasında ne olduğunu sormuş. Görevliler, sadece hücre hapsinde olan yaşlı bir adam olduğunu söylemişler. Kendisi görev gereği onu da görmek zorunda olduğunu söylemiş. Hücre kapısı açıldığında karşısında penceresiz ve soğuk bir hücrede oturan yaşlı bir adam bulmuş. Adam kendisini görünce zar zor ayağa kalkmış ve üzerinde oturduğu bezi yerden alıp silkelemiş. Sonra tekrar yere koyup bir adım geri çekilmiş, gülümseyerek misafirine oturması için kendi yerini sunmuş.

Steve Mccurry'nin çarpıcı çalışmalarını görmek için

11 Kasım 2012 Pazar

Ghosts of war

Gerçekten çok güzel bir fikir olduğu için ve zaman zaman aklıma takılan bir konu olduğu için paylaşmak istedim. Günümüzdeki bazı mekanlar, 2. Dünya savaşında nasıldı?Neler değişti?Orada neler yaşandı?1. ve 2. Dünya savaşı konusundaki her türlü fotoğraf beni inanılmaz etkiliyor, milyonlarca ölen insan, anlamsız kavgalar, yaşanan onca acı. 

Joe Teeuwisse adlı fotoğrafçı, benimle aynı düşünüyor olsa gerek, olayı bir adım daha öteye götürerek, 2. Dünya savaşı sırasında çekilmiş bazı fotoğrafları, aynı mekana giderek aynı açıdan tekrar çekmiş ve eski ile yeniyi birleştirmiş. Geçmişten gelen hayaletlerin ziyareti gibi olmuş.

Aşağıdaki fotoğrafa tıklayarak galeriyi ziyaret edebilirsiniz.


11 Ekim 2012 Perşembe

Bu aralar...

Ya blog olayından iyice koptuk, diyerek son dönemin meşhur blog yazı başlangıç cümlesi ile olaya giriyorum. Uzunn süredir neler yapıyorum biraz güncelleme yaziyim dedim.

Doğal olarak ve ne güzel ki boş zamanlarımın çoğu minik elf prensesi kızım Elora ile ilgilenmekle geçiyor:) Arada o uyurken doğan boşluklara film, Zbrush çalışma, dizi izleme, oyun oynama gibi attraksiyonlar sıkıştırıyorum. Her Cumartesi Pazar, Eloram sayesinde sabah 7-7:30 da uyanıyorum. Sabahları annesi hafta içinin yorgunluğunu bir nebze atarken biz de salonda oynuyoruz. Daha doğrusu Elora oynuyor ben bir ayağım rüya aleminde, başka boyutlarda gezerken bir ayağım da gerçek dünyada tutunmaya çalışıyorum:) İşte böyle bir sabahda bana "Uyuyor musun?" bakışı ile bakan Eloram:)


Oyun olarak bu ara Guild Wars 2 oynuyorum ve tek cümleyle "I am loving it!!"Çok vakit olmadığı için casual olarak takılıyorum, ama böylesi daha zevkli geliyor. Aylık bir ödeme de olmadığı için rahat rahat takılıyorum. Ama oyun çok çok güzel. Yıllar sonra Wow sonrası hüsrana uğratmayan bir MMORPG oynadım ve oynuyorum. Wow çok üzdü beni, Pandaren olayına asla alışamayacağım. Zaten aylık para vermek de çok saçma geliyor artık. İşte GW2 deki karakterim. Tabiki de Human Warrior Loreathan:D



Oyundaki mekanlar mükemmel, haritalar kocaman!

Neyse oyuna daha sonra detaylı değinirim, ama cidden grafikler ve oynanış mükemmel, bedava da, daha ne olsun:)

Diablo çok hayalkırıklığı oldu be:( Çabucak tükeniverdi. Hiç açmıyorum bile. Bu ara bir de zorluğuyla meşhur "Dark Souls-Prepare to die edition" oyununu kurdum. Malesef konsoldan şıftırtma olduğu içim ve Japonlar bu konuda çok başarısız olduğundan(evet başarısız oldukları bir konu var) bir kaç denemeden sonra zaten zor olan oyunda kontrollerden kafayı yiyip, daha ilk leveldaki iskeletler ağzımı burnumu kırıp kenara atınca, Fuck this shit man!, diyerek oynamayı bıraktım. Bir sürü oyundan bahsettim ama oynadığım günler ve saatler sayılıdır.

Uzun süredir bir başka uğraşım da Zbrush. Çok zevkli ve yaratıcılığı teknik zorluklarla sınırlamayan  bir digital sculpting programı. Duymuşsunuzdur da zaten. 

Ben Zbrush dışında,  her yapılan update ile bu kadar devrimsel kolaylıklar getiren başka program bilmiyorum. Aslında yüzeyde kolay olsa da, çok fazla detay ve parametresi, bulunan bir program. Ama temelde kullanıcı dostu ve çok zevkli. Şu ana kadar üzerinde çalışabildiğim ancak 3 model var. İlki bir dragon 2. olarak da Nosferatunun biraz daha genç halini yaptım. Bir kaç haftadır da, bir başka yaratık modeli üzerinde çalışıyorum. Renderin ve materiallar üzerinde denemelerim devam ettiği için sadece teaser halini göstereyim. 


Her neyse, eve gelip de biraz da olsun 3D yapmassam suçluluk hissediyorum. Madem geliştirmek istiyorum, mutlaka her gün zaman ayırmalıyım düşüncesindeyim. Bazen oyun daha tatlı gelse de bu böyle.

Yurt dışı seyahatlerim devam ediyor. En son yine İtalya'ya gittim. Uçak yolculuğunun en sevdiğim yanı, uyumak, veya da yeni çıkan ama kaçırdığım filmleri izleyebilmek. Son 2 yolculuğumda, Snow White and the Huntsman(güzel bence beğendim), Prometheus(iğrendim, hayalkırıklığım tavan yaptı), Dictator(koptum:), Justice League Doom(yarısını izledim bayağı güzeldi) filmlerini izledim. 

Hesi ile Eloram ananede kaldıklarında bana kalan boş zamanlarda ise Gantz ve Gantz A Perfect Answer filmlerini izledim. Zaten Mangası ve animesi süper olan Gantz'ı, live actiona da güzel uyarlamışlar. Özellikle ilk film çok başarılı. Gantz sevenlere tavsiye ederim.



İtalya seyahatinden bir kare. Fotoğraf makinemi götürmediğim için iphone ile idare ettim.


Evde ise Hesionka ile dizi olarak öncelikle Dexter yeni sezon!!! ve yeni keşfettiğimiz "İşler Güçler"i izliyorum. Ya işler güçleri geç keşfettik ama nasıl bayıldık anlatamam. Çok kaliteli espriler var, umarım yayın hayatı uzun sürer.

Hesime dövme seti aldık, çoktan duymusunuzdur. Ben de bir cesaret ona bir adet yıldız dövmesi yaptım :) Yalnız arkadaş, cidden zor işmiş. Hem canını yakmamak için dikkat ederken, bir yandan da yaptığım şeyin düzgün olması için ter döktüm. Neyse yüzümüzün akıyla çıktık. Ama o kadar hoşuma gitti ki. Bu konuda da kendimi geliştireceğim sanırım:)

Neyse şimdilik bu kadar. Bakalım bir sonraki yazım ne zaman olacak. Bu arada kafamda, kısa kısa film olarak çekmek istediğim bir kaç sahne var:)Vakit kalırsa bir kaç arkadaş onu yapmak istiyorum. İstediğim gibi olursa çok eğleneceğiz:)

24 Ağustos 2012 Cuma

Best of May

Biraz geç haberim oldu ama "Lightning" adlı fotoğrafım "Sky and nature club" grubunda, Sky kategorisinde Mayıs Favorileri arasında yer almış. Buradan görebilirsiniz


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Instacanv.as

Instacanv.as, instagram fotoğraflarınızı kanvasa basıp size veya almak isteyen kişilere satan bir site. Bu tarz bir hizmet sunan ilk site olduğunu duymuştum. Geçen gün ben de neden olmasın diyerek denemek istedim. Öncelikle galerinizin açılması için belirli bir talep alması gerekiyor. Yeterli talebe ulaştığıma dair email bugün geldi ve galerimi açtım:) adresi http://instacanv.as/loreathan beklerim.



19 Eylül 2011 Pazartesi

İlk defa fotoğraf çektirmek

Moğolistan'da ilk defa fotoğrafı çekilen insanların verdiği tepkilerle ilgili çok güzel bir video:)


[vimeo http://www.vimeo.com/27876709 w=600&h=425]

mongolia! from wiissa on Vimeo.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Photography Cheat Sheet

Gayet özet ve açıklayıcı. Fotoğraf çekenler direk anlamıştır olayı zaten. Artık Manuel ayarlarla çekime geçebilirsiniz:)

12 Şubat 2011 Cumartesi

Eski telefondan hazineler

Eski telefonumla çektiğim fotoğraflardan bazılarını, bilgisayarda data temizliği yaparken buldum.

Bir markette gördüğüm tabela, bön bön bakan patates, hıyar, patlıcanlar filan geldi gözümün önüne.

Ürün paketi katlanma FAIL'i :D. Afiyetle yiyiniz.

Dracula 2000 filminden beri böyle traş vampir görmedim. Ayrıca Drakula Bram Stoker ne, aslında Bram amcamıymış Dracula:D?



26 Aralık 2010 Pazar

Darth Vader was a child once

Buna kaç gündür gülüyorum ben de bilmiyorum:D

14 Eylül 2010 Salı

Bilinçaltından taşanlar v.3

Ağustos ayı içerisinde fotoğrafçılık konusundaki bilgilerimi pekiştirmek ve kaçırdığım noktaları öğrenmek üzere Beyoğlu'nda bir kursa yazıldım. Sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi temel fotoğraf eğitiminden başladım ki biliyor sandığım şeyler hakkında yanlış yapıp yapmadığımı öğreneyim. Herneyse kursta benim dışımda daha önce fotoğraf çekmiş veya fotoğrafçılık hakkında biraz da olsa bilgisi olan kimse yoktu. Makinesini alan gelmiş. Bu da bazı arkadaşların konuları kavramasını zorlaştırdı. Ama bunun dışında fotoğrafçılık ile ilgili bilgisi olmasa bile bazı şeyleri nasıl bu kadar yanlış anlıyor insanlar bilemiyorum.

Kameraman olduğunu söyleyen ve Canon makine ile HD film çekmek istediğini belirten bir arkadaş ile (ki bu konularda bir şeyler yapmak isteyen kişinin teknik bilgisi az çok iyidir diye düşünürsünüz.)hoca arasında geçen diyalog.

Hoca- Arkadaşlar DSLR dijital slr makine demektir ve fotoğrafları dijital olarak oluşturur. Bu fotoğraflar 1 ve 0 değerlerinden oluşan verilerdir.
Çocuk- Peki bu 1 ve 0'lar fotoğrafı ne kadar zoomlarsak gözükür?
Ben ve Hoca- (Espri yaptığını düşünerek) aeuhuaehuehaua (Bu arada diğer öğrencilerden çıt yok, onlar da mantıklı sanıyor soruyu)
Hoca- (Çocuğun şaka yapmaadığını dehşetle farkederek)Eeee, öyle birşey olamaz, veri bunlar, zoomlayarak gözükmez.
Ben- Matrix'teki Neo'ysan olabilir aslında.

Benim espriyi de bir hoca anladı diğerleri bönbön bakmaya devam etti :D Matrix'teki diye de dedim o kadar iyice anlasın diye:D



Neyse bu hafta sonu pratik dersi var, son ders, bakalım 1 ve 0 'larla ne fotoğraflar oluşturacak arkadaş. Kırmızı hapı seçersen süper fotolar çekersin diye uzatsam mı acaba espriyi ehheh:D. Güvercinli, avluda yem satan teyzeli, koşan sokak çocuklu fotolar bizleri bekliyor gibi bir his var içimde.

Geçen haftalarda Nora, Hesi, Akın ve ben İzmir'deydik. Çok güzel geçti, bayağı eğlendik güldük. Üşengeç olduğumdan ben bir daha yazamayacağım, konu ile ilgili Hesi'nin posta bakabilirsiniz.

Evimizin minik neşesi Yuki gittikçe bize alışıyor. Peşimizden ayrılmıyor ve gece yatıldığını anlayınca hemen yanımıza gelip kıvrılıyor. Sanırım kumunu genelde ben temizlediğim için kakasını yapmak için akşam beni bekliyor ueahuae.:D. Bu sabah beni burnumun ucunu yalayarak uyandırdı, gözümü bir açtım iki maviş göz bana bakıyor ^_^, gerçekten çok güzel bir duygu.

İzlediğimiz diziler bitti yeni ne izlesem diye düşünüyorum, House, Spartacus, Big bang Theory, Dexter bunlar harcandı bile. Hesi True Blood izliyor ama ben hiiiç ısınamadım, hele o başroldeki kızın aksan ve ses öfff, böyle cheesy vampir olayına sinir oluyorum. Vampir dediğin karizma, bembeyaz surat, az konuşan, espri yapmayan şekilde olmalı. Buffy ve Angel olayına da sinir oluyorum. Gerçek vampirler kovalasın sizi.

Spartacus süperdi ya, her bölüm ayrı bir film gibiydi, izlemediyseniz tavsiye ederim, ama +18 değil +23 neredeyse. Rated M for Mature

Çizgifilm olarak Bleach'e ara verdik biraz, onun dışında Wolverine and the X-men izliyoruz ara ara ama anlamadım sırasında bir karışıklık mı var yoksa çizgiromanı ile mi paralel gidiyor, her bölüm de bir önceki bölümde diyor ama bir önceki bölümde öyle bir şey olmamış oluyor :/?

Starcraft 2 oynamaya da ara verdim. Anladım ki ben strateji sevmiyorum, Starcraft bir ayrıcalık aslında ama yine de bir bölümü geçemeyince hemen sıkıntı basıyor. Her an easy'e alıp sırf senaryoyu görmek için bitirebilirim. Bu ara Dragon Age'e sardırdım, çok zevkli bir rpg, senaryo da çok güzel, ayrıca tüm diyaloglar seslendirilmiş. Biter bitmez ek pakedi oynayacağım. Arada bir AI saçmalasa da(Gücüm %10 a düşmüş healer'ın mana full, hala iyileştirmiyor)genelde iyi çalışıyor.

Bunun dışında PS3'de beni bekleyen Assassin's Creed 2 var ki bir türlü ona geçemedim, sadece başını biraz oynadım. Çok yakında LittleBig Planet 2 geliyor, beni en mutlu eden haberlerden biri de bu oldu. Ayrıca Wow Catacalysm'de çok büyük bir ihtimalle Kasım'da çıkıyor.

Bu ara şu şarkıya takıldı aklım http://fizy.com/#s/1ls3li metalcilikten atılmam lazım ehhaeu:D Ayrıca bir de şu grubu keşfettim, gayet başarılı.


Referandum sonuçları hakkında yazacak bir şey bulamıyorum, twitter'da da dediğim gibi Kurban bayramında "halkın yüzde 58'lik kısmı koyunlarla karıştırılıp yanlışlıkla kesildi" haberlerini bekliyorum. Hiç nerde bu devlet nerde bu millet diye ağlamasınlar tv'lerde, size herşey müstahak.

Beğendiğim video, resim vb şeyleri paylaştığım tumblr siteme beklerim htpp://loreathan.tumblr.com 

That's all folks.

7 Eylül 2010 Salı

Yuki'den selamlar :)

Yuki bize, biz de Yuki'ye gün geçtikçe daha çok alışıyoruz. Hatta o kadar ki işe gittiğimde bir an önce eve dönsem de oynasam şununla diye düşünüyorum.

Baştaki ürkek halleri neredeyse geçti, hala çok hızlı yürüyünce kaçıyor, ama ilk gün daha tek odadan çıkamıyordu :) En sevdiği oyuncağı küçük faresi ve kırmızı kurdelesi, ikisini de çılgınca kovalıyor. En zevkli kısmı da gece yatınca yanımıza zıplayıp ya ayak ucumuza ya da kolumuzun altına yatması. İnanılmaz huzur veriyor:)

Kendileri çok da fotojenik çıktı. Hesi'den sonra favori modelim olacağa benziyor.








3 Eylül 2010 Cuma

Şekilli Bokeh

Bokeh'lerin klasik şeklinden sıkıldıysanız bunu değiştirmenin çok kolay bir yolu var. Öncelikle az önce denediğim örnekleri göstereyim:)

İlk deneme çok başarılı olmadı

Yavaş yavaş olayı kapıyorum

Sevgi dolu bir Soot ball:D

Bu efekti yapmak için DIY'e başvuracabilir veya da şu adresten hazır kitlerden satın alabilirsiniz. Olay çok basit aslında, lensinizin önünü kapatan siyah bir karton kapak yapıp tam ortasına da bokeh in olmasını istediğiniz şeklini çizip kesiyorsunuz. Nasıl yapacağınıza dair bilgi de şu adreste.



DIY Queen Hesim bana 2 dakikada yaptı valla ^_^. Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri, açtığınız şeklin tam ortada olması gerekliliği. Yoksa odaklanmada sorun yaşıyorsunuz. Ben yukarıdaki fotoğrafları kapak olmadan önce manuel focus alıp sonra objektife kapağı kapatarak çektim. F değeri düşük bir lensle ve en düşük F değerinde çekerseniz daha iyi sonuç alırsınız. Ben Canon 50mm F1.8 lensimi kullandım.
 İyi eğlenceler:D

24 Ağustos 2010 Salı

Moldova Seyahati

Geçen hafta iş nedeniyle Moldova'daydım. Öncelikle Moldova kelimesini duyar duymaz yapılan, "Ehi ehi, yenge kızmadı mı, ne işiymiş oralarda ehu mehu" tarz yorumlardan fenalık geldi. Lütfen bu yazıya da bu tarz yorumlar yapmayın. Moldova'da güzel kızlar var mı diye merak ediyorsanız var, ama bana ne, ben evli barklı insanım, bazı insanlar herkesi kendi gibi zannediyor ve sinirime dokunuyor. 

Ayrıca sanmayın ki Moldova'ya gittiniz diye bu kızlar üzerinize atlasın, aha Türk geldi desin. İnanın bir çoğu, böyle sanan insanlara göre çok daha kültürlü ve iyi eğitim almış insanlar. Ayrıca hayat kadınlığı ile para kazanmayı seçen/seçtirilen kişiler dışındakiler ellerinden geldiğince bir şeyler yaparak para kazanmaya, geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Örneğin sokakta üzüm suyu, defter kitap, kıyafet  satan genç kızlar. Bunlar Türkiye'de playboyların dibine düşüp, kaset çıkartıp, kliplerde dizilerde oynatıp meşhur etmeye çalışacağı fiziğe sahip kızlar. Ama onlar bu fiziklerini kullanarak birşey yapmak yerine, sokakta meyve suyu satarak ailelerine yardım etmeye çalışıyorlar. Yani bir memleketin tüm kadınlarını, sırf o ülkede hayat kadınlığına mecbur kalmış insanlar çok diye tümevarımdan öyle görüyorsanız, bu hala bazı şeylere çok aç veya cahil olduğunuzun göstergesidir.

Çocuk yaşta hayat kadınlığı ve neredeyse köle olarak kullanılan ve başka ülkelere kaçırılan insan sayısı, diğer Avrupa ülkelere göre burada malesef daha fazla. Otoyollarda buna karşı insanları uyaran tabelalara, ilanlara rastlamak mümkün. Ukrayna ile benzerlik gösteren bir ülke, sadece burası biraz daha fakir gözüküyor ve sosyal aktivite çok sınırlı(sadece barlar, diskolar, gece hayatını sosyal aktivite sayıyorsanız o ayrı)

Seyahatimin son günü biraz vaktim oldu ve bulunduğum Kişinev şehrini gezdim. Bizde hala olmayan ama burada bile mevcut bir konu, yaya geçidinde adımınızı attığınız anda tüm arabalar duruyor. Geçen gün Taksim dolmuşuna bindim, Bostancı köprüsünden aşağı inerken bir kadın karşıdan karşıya geçmek istedi, dolmuşçu da durdu yol verdi, ama kadın emin olamadı ve geçmedi, bunun üzerine dolmuşçu arabayı kadının üstüne doğru sürüp son anda dönerek "Yol veriyoruz ya lan geçsene!!" diye bağırdı. İşte bizim medeniyetimiz de bu kadar. Neyse konu dağılmadan Kişinev'i fotoğraflarla anlatmaya devam ediyim.


Portile Sfinte veya Saint's Gates


 The Christmas Cathedral

Stefan Cel Mare Anıtı


Bu kimdir bilemiyorum ama gözüme hoş geldi ve fotoğrafladım:)

Kiliselerin birçoğunun mavi çatısı var, o yüzden hangisi hangisiydi karıştırıyorum, ana cadde üzerinde gördüğüm bir tanesi aşağıdakiydi, 50mm lens takılı olduğu için geniş açı çekemedim, herneyse asıl güzel yanı çatısıydı zaten:D

Tam bu fotoğrafı çekerken solumdan gelen komik köpeği farkettim. Ben daha yakından fotoğrafını çekmek için yaklaştıkça, o çevremde çizdiği daireyi genişletti, en son pes edip bu açıdan çektim:)

Preobrajenskii - Transfiguration Cathedral 

Gezmekten yorulunca kendimi Stefan Cel Mare parkına attım. Güzel bir park, halk genelde burada laptopları kucağında ya iş ya da keyif için takılıyor. Zaten Moldova'nın en büyük ve güzel özelliklerinden birisi, Kişinev şehri de dahil, her yerin ağaç ve yeşillikle dolu olması.

Parkın en güzel yerlerinden biri de ortadaki bu havuzun bulunduğu kısımdı.


Parktaki heykeller de çok hoş gözüküyordu.





Ormandan Golem geliyor gibi :D


Gezimin sonlarına doğru eski Rus dönemi madalyaları, armaları, fotoğrafları, şapkaları satan bir pazar gördüm. Buradan Hesi'ye güzel bir madalya aldım ^_^.  İşte Moldova böyle bir yer, ben açıkcası gezip görecek çok yer olmadığı için sıkıldım. Karar sizin:)

2 Haziran 2010 Çarşamba

Cumartesi gecesi ve Galata Moda

Uzun uzun yazmayacağım, konu ile ilgili detaylı post Hesi'nin ve Nora'nın blogunda ^_^. Ben sadece geçen Cumartesi ve Pazar günü(Galata Moda Etkinliğinde) çektiğim fotoğrafların bir kısmını paylaşayim dedim.

Mumuk kafa üstü uyurken :D

Dünyanın en yumuşak tüylü kedisi Capy

Galata Moda'dan bir stand

Nora-Hesionka

Fotoğraflar Canon 500D 18-55 Standart Lens ile çekilmiştir

4 Mayıs 2010 Salı

Weird photo of the day


Loreathan'ın notu: Çok düşünme kafayı yersin.

2 Mayıs 2010 Pazar

Explain this image ve Black Power Ranger

Boş zaman geçirgeci, goygoy vakitlerinin eğlenceli aksiyonu Explain this image adlı site, geçen gün ağzımdan çay püskürtmeme neden oldu. Sitenin olayı, absürd fotoğraflar ve altına o fotoğrafla ilgili yazılan resim altı yazıları. Şu aşağıdaki direkt favorilerim arasına girdi ve ne zaman aklıma gelse gülüyorum.

"Just because you have invented water walking device does not mean you can escape the black power ranger! I will be back for you...after dinner...and...a movie."

Bu nasıl absürd bir fotoğraftır, o minicik siyah motosiklet ne, hadi onu anladık üstündeki siyah kıyafetli eleman ne yapıyor, neden o ne yaptığına akıl sır ermeyen sudaki adama elini gösteriyor? Böyle bir resme en uygun altyazı da yukarıdaki herhalde:D

29 Nisan 2010 Perşembe

Kuveyt Seyahatim

Totomu kaldırıp sonunda fotoğrafları yükledim. Hatta 2 tane de kısa video var:). Uzun uzun anlatmayacağım fotolar ve başlıklar olarak özetlersek;

-Dubai benzeri, petrol zengini bir ülke.

-Devlet hiçbir şeyden vergi almıyor, arabalar çok ucuz, ama genel yaşam şartları pahalı, herkes zengin değil, zengin değilseniz de hayat pahalılığı bayağı zorlar gibi geldi bana.

-Yiyecek ve alışverişe verilen önem büyük, her adım başı bir alışveriş merkezine rastlıyorsunuz. Yemek olarak ise aklınıza gelecek her türlü Amerikan markasını bulabiliyorsunuz. Yemek fiyatları pahalı değil, burası ile aynı gibi denilebilir.

-Kimse kimseye karışmıyor, sahilde şortla gezen de var, çarşafla gezen de.

-Her an karşınıza bir Ferrari, Lamborghini çıkması muhtemel. Bir taksiciden duyduğuma göre arabalarda vergi olmadığı için, komşu ve Afrika ülkelerinden gelen zenginler, bazı dolaplar çevirerek arabaları buradan alıyormuş. İtalya'dan Ferrari almasından çok daha ucuz olarak hem de.

-İlk defa kaldığım bir otelde internet doğru dürüst ve bedavaydı.

-Halkın yüzde 80'i yabancı herhalde, en çok da Hintli var. En dandik işten en yüksek mevkideki işlerde onları görmek mümkün. Bir de garibim Asyalılar var. Hep uyduruk işlerdeler. Ama hayatlarından memnun gibiler.

-Taksici istersem Ferrari kiralıyabileceğimi söyledi. Tabi malesef pek ucuz değil, ben ona binsem sınırdan kaçarım valla, bırakmam arabayı.

-Hava ben oradayken 31 dereceydi, "bayağı iyi, rahatsız etmiyor o kadar" dediklerim, yazın 50 derece olduğunu hatırlattılar. Gulp...

-Toplu taşıma pek yok, herkesin arabası var, benzin tabiki de acaip ucuz.

-Yaşanılabilecek bir iki Arap ülkesi arasında denilebilir. Ama pardon, yok olmaz, alkol yasak burada da.


Yukarıdaki fotoğraf otel odamdan bir manzara. Manhattan mübarek

 

Yukarıdaki fotoğraf Precious Canon 500D'nin 3200 ISO'su ile elde çektim. Normalde zifiri karanlıktı, precious sağolsun.





Bu cam piramid aslında Hard Rock Cafe Kuveyt ^_^. Ben bu fotoğrafı çektikten 2 dakika sonra inanılmaz bir sağanak bastırdı, hemen bende içeri sığındım. İçerisi de şu aşağıdaki fotoğraf ve video gibi. Bu arada alkol yasak olduğu için içeride de sadece soft içecekler vardı. Ayrıca çarşaflılarla yemek yiyebileceğiniz tek Hard Rock Cafe burasıdır herhalde.





Son gün dönmeden ise otele yakın bir yerdeki Kuveyt Akvaryumu'nu gezdim. Dıştan görünüşü aşağıdaki gibi


İçeride lenticular bir duvar vardı. Anlatmak zor olacağı için videosunu çektim.


Akvaryumda çektiğim bir kaç fotoğrafı http://loreathan.deviantart.com/ adresinden izleyebilirsiniz. Ama hepsini yüklemedim henüz.

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...