30 Nisan 2009 Perşembe

Aikidolu araç muayenesi



Dün muameleci bi amca ile arabayı muayeneye götürdüm. Adamla Kozyatağı Carrefour'da buluştuk, arabaya bindikten yaklaşık 3 dakika sonra adam aikido danışmanlığı yaptığını ve aikido ile ilgilendiğini anlatmaya başladı, bende tabi sabahın mahmurluğu ve daha ilk muhabbetin böyle absürd birşey olması ile, "Öylemiiii, hı-hı iviiitttt" nidaları ile adamı dinlemeye koyuldum. Anlattıda anlattı, felsefesi, ötesi berisi. Yanlış anlaşılmasın adam sıkıcı bir tip değildi fakat sabah sabah daha ilk defa gördüğüm biriyle bu muhabbet hafif baydı beni.

Herneyse muayne başlamadan sıra beklerken, işte hepimizin bildiği, boy, kilo, güç gibi etkenlerin aikidoda önemli olmadığını, her yaştan insanın eğitilerek bu sporu yapabilceğinden filan bahsediyordu. Japon ve Hintli ustalarından bahsetti. Japon 1.80 boyunda ama incecik bir hoca varmış. "Müsabakalara gider, düz bir tahta üstüne yatar ve maç zamanı gelene kadar ağzının kenarında bir balık kemirerek bekler" dedi. Sahne gözümde canlanınca birden gülmemek için baya geniş bir şekilde gülümsedim, "EEeeee?" dedim. "O küçücük balık ona yeter, süper bir enerji ile herkesi alaşağı eder" dedi. Düz tahta neye yarar diye soramadım, "İviiiit ne güsellll" dedim.

Oradan Steven Seagal'e atladı 6. dan'dır gerçekten çok iyi dövüşçü filan dedi. "Abi bir ara Steven hipneymiş diye dedikodular çıkmıştı doğrumu sen bilirsin" diyecektim onun yerine "İyi dövüşçü evet baya sert giriyo ama filmlerde" gibi birşey dedim. "Yaşlandı artık birde meşhur olunca pek dikkat etmedi formuna" dedi. Hani her yaştan, kilodan insan yapabiliyordu bu mereti diyecektim, araba muayeneden çıktı.

Baya tırstığım bir olaydı araç muayenesi artık baya sıkı ve detaylı yapılıyor, neyseki hafif kusurlu olarak muayeneyi geçmeyi başardık.

Bu arada nazara inancımı arttıran bir olay yaşandıki yuh artık dedim. Bir adam Harley Davidson'ımsı bir motoru muayeneye getirmiş. Artis artis Vuurooam Vurun vuraamm sesleri ile motorun şovunu yapıyordu, herkes vay be sağlam alet filan gibi şeyler söylüyordu. Tam arabayı almış giderken bir baktım bu adam moturun üstünde oturmuş küfredip duruyor. "Hay ben böyle işin, muayneye sağlam verdik motoru şimdi çalışmıyor" diyerek debelenip duruyordu. "Nazar birader iki tane göz yapıştır aynalara geçer diyecektim" demedim tabi.

29 Nisan 2009 Çarşamba

Açıklamalı macera

24 Nisan 2009 Cuma

Adam ol adam

Dün Taksim'den dönüşte, Erenköy civarında dolmuşa binen conconlar size söylüyorum, adam olun adam.

Taksim dönüşü dolmuşa binen biri kız biri erkek concon, jelibon iki tip, biner binmez" ay acaba geçtikmi ileridedir herhalde" diyip şöföre "Suadiye Otelinde ineceğiz dediler." Sonra tekrar gerildiler yok canım geride kalmadı biliyorum filan dediler. Ben de herhalde otelden bahsediyorlardır diye gayet kibar "Suadiye oteli biraz daha ileride daha geçmedik" dedim yanımda oturan çocuğa dönerek.

Anaa sanki havaya konuşuyorum adam öyle ses etmeden ileriye bakarak oturmaya devam etti. "Kimsin sennn, kümsüeeeeeaannn"(Burhan Altıntop abartı sesi ile okuyun) .

O anda kulağına iyice yaklaşıp "Suhadiiiiyeehh oteliii diyorummmm, daha var ileriiiideehhhh" diye nefesli bir fısıldama ile konuşup Mike Tyson gibi kulağını ısırasım geldi.

Sonra düşündüm belki başka şeyden bahsediyorlardır diye, ama kardeşim de o zaman yok otelin yerini biliyorum başka şeyden bahsediyoruz de ne susuyorsun. Tam dolmuştan inerken "Don't fuck with me!!" diyerek kıçına tekmeyi basmalıydım belki. Aksiyon, macera.

Çin'den yaratıcılık dersi

Birçok yöne çekilebilecek attraksiyonlu bir başlık oldu ama olayın özü şu. Akü ithalatı yaptığımız Çin'deki bir firma, 23 Nisan'ı kutlamak için şöyle bir ekart hazırlayıp yollamış...



Muhtemelen 23 Nisan'da Türk Hava Yolları'nın kuruluşunu kutluyoruz sandılarki bunu yolladılar. Ama aşağıdaki notlarını okuyunca Cumhuriyet festivalini(WTF?) kutladığımızı sandıklarını anladım.

Veyada;

Türk Milleti yükseklerde uçar çok şanlı bir millettir demek istediler
Olm sizin kafanız havalarda, bulutlarda artislik yapmayın demek istediler
Tez zamanda sizi ziyarete geleceğiz demek istediler

Ne diyorsunuz oğluum?Anlamıyorum sizi, safmısınız?dalgamı geçiyorsunuz?İyi niyet gösteriyim derken süper bi FAIL yaşattınız yani. Engrish'in anavatanı olduğunuz için affediyorum sizi ama biraz daha google it mate.

Enki Bilal, Wagamama, Taksim



Dün Hesionka ile Taksim'deydik. Uzun süredir görmek istediğimiz, Yapı Kredi Sermet Çifter Salonundaki Enki Bilal sergisi ilk durağımız oldu. Sergide çok güzel eserler vardı, Hesionka'nın dönüşte yolda bana söylediği gibi, bu tarz sergileri gezerken insan çok değişik duygular hissediyor, kendisine artı bir değer katıldığını hissedip mutlu oluyor.



Tabi bu hissin herkes için geçerli bir durum olduğunu sanmıyorum, boru sesi ile "Ehü öhü hehu şu resme bak" diye konuşan ve "Aaa bak bu aynı sen ehehehieheheie(gösterdiği resimde şişman bir karakter var)"diyerek erkek arkadaşına sevimlilik yaptığını sana jelibon kızlar da geziyordu sergiyi.

Herneyse sergi 2 Mayıs'a kadar açık, yolunuz düşerse tavsiye ederim.

Oradan direk Terkos pasajı ve Beyoğlu Çarşısı talan edildi, talan sonucu Hesionka'ya 3 adet tshirt dısında başka değerli bir ganimet bulunamadı. Beyoğlu çarşısında göğüsleri yarıya kadar dışarıda olan travestiye gösterilen tepkiler görülmeye değer ayrıntılardı. Kadının biri resmen korkup yanındaki yaşlı annesinin eline sarıldı. Çocuğun biri de kız arkadaşına "dön bir daha bakalım" diyerek kolundan çekiştiriyordu. Aşın kardeşim bunları nedir bu kadar enteresan olan. Yapma, sahte meme görecem diyorsan o ayrı, o senin sapıklığın.

Buradaki işimiz bitince direk kendimizi geçen hafta ortasından beri aşerdiğimiz Wagamama'ya attık. Tek kelimeyle lezizdi diyebilirim. Ultimate feast!!!. Anadolu yakasına da açın kardeşim şunu.





21 Nisan 2009 Salı

Filmi çekilsin, ilk matinede ordayım



İnternet kafede uyuyakalınca...
Haber - AA
KONYA - Edinilen bilgiye göre, Konya'da bir internet kafeye arkadaşlarıyla gelen genç müşteri, bodrum katta bulunan masalardan birine geçti ve oyun oynamaya başladı. Bir süre sonra bilgisayar başında uyuyakalan genci, arkadaşları da unuttu.
Gecenin ilerleyen saatinde sahipleri işyerini kapattı. Yaklaşık 3 saatlik uykunun ardından bulduğu koltuktan kalkan genç, karanlıkta yolunu bulamayınca cep telefonunun ışığından yararlandı.
Bir süre kafe içerisinde dolaşan, çıkış yolu bulamayan, telefonla da yardım istemeyen genç üst katta bulduğu bir koltukta uyumaya devam etti."

Bence bu haberdeki olaydan süper sanat filmi senaryosu olur. Özet;
"O döneme kadar hiçbir şekilde hayatını sorgulamamış kahramanımız, arkadaşlarıyla herşeyden habersiz girdiği internet kafeden, hayatın anlamı ve yaşamın değerini anlayarak çıkar. Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktır"

Haberi okurken olası filmden şöyle sahneler canlandı gözümde. Her filmde olduğu gibi oynanan oyun doğru dürüst gösterilmez, ağız tadıyla bir "aha warrior oynuyo şey bu şey, LOTR Online!!" diyebileceğimiz kadar göstermez oyunu. (Ben X'de gösteriyordu, gerçi filmin olayı oydu tabi ayrı konu)

Kamera monitörün arkasından yavaşça çıkıyor, çocuğun yorgun gözlerinde parlayan monitör ışığı ve kısık bir şekilde oyundan gelen dövüş sesleri, gözler yavaşça kapanıyor kamera saati gösteriyor, en az bir iki dakika saate sabit kalıyor kamera. 2 dakika sonunda saatin epeyce ilerlediği anlaşılıyor. Sanat filmlerinin değişilmez unsuru sabit kamerada bıkkınlık getiren durağan sahne.

Uyuyuşa geçiş, daha küçük olduğu dönemlerde yaşadığı şoklar ile ilgili görüntüler, arkadaşı kedinin kuyruğunu çekmiş, kuşa taş atmış ama bu bakmış birşey yapamamış filan. Sonra terli bir şekidle uyanır kamera yüzünün dibine girmiş, absürd,çirkin çıkmış tipi.

Sonra elinde cep telefonu, cep telefonunun zayıf ışığı ile çevreyi araştırıyor kahramanımız, burada verilmek istenen mesaj tabikide; Ulaşmak istediği şeylere hayatı boyunca uzak kalmış olması, ailesinin kendisini yanlış yönlendirerek okumasına engel oluşu ve internet kafe müdavimi olarak geçen yıllara atıf. Cep telefonunun zayıf ışığı ile verilen akıllıca bir mesaj takdir ettim kendimi.

Üst kata çıkıp tekrar uyuya kalır, huzursuz uyku sonunda internet kafenin açılan kapısından süzülen parlak ışık gözünü alır, gözlerini kırpıştırarak ışığa bakar, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Alternatif son; internet kafe sahibi içeri hışımla dalar ve hırsız sandığı kahramanımızın kafasına router ile vurur, pekmezi akan kahramanımız yerde yatarken yine kamera burnunun dibinden göğe doğru yükselir, jenerikte de Nirvana'dan Dumb çalar...

Skin the sun
Fall asleep
Wish away
soul is cheap
Lesson learned
Wish me luck
Soothe the burn
Wake me up
I think I'm Dumb (x12)
Think I'm just happy (x3)

17 Nisan 2009 Cuma

Vampiric Touch

Bülent Ersoy Avrupa'ya açılıyormuş, bu sebeple Avrupa ülkelerinde sığınaklar dolmuş taşmış, geceleri karartma yapılıyormuş, makarna ve konserveler bitmiş. Haberi ve resmi buraya koymaya korkuyorum, sonra beni bulup "Gel burayaaa çocuğummmm Ah AH Ah Ah Ah" diye bağırarak yüksek desibel sesi ile atomlarıma ayırabilir. Korkmam ben diyenler için haber ve resim burada (This picture may be unsuitable for minors/Korku ve dehşet içerikli haber)

Haberle ilgili yorumlar

Misafir
17.04.2009 01:27
resım cok urkutucu

Misafir
16.04.2009 19:48
kabus gibi çöktü üstümüze

Misafir
16.04.2009 15:04
avrupa birliği türkiye için bitmiştir ab bu saatten sonra türkiye dosyasını kapatır bence

7 Nisan 2009 Salı

Şu dosyayı Skayn edecektim

Eski çalıştığım şirketlerden birinde, bazı bayanlarda evrakları tarayıp dijital ortama aktardığımız sevimli ve mucizevi alet scanneri, "Skayner" diye çağırma eğilimi vardı. Başta İngilizce bilgisinin azlığından telafuz hatasına bağladığım olay, daha sonra tüm bayanlardan aynı şekilde duyunca anladığım bir trajediye dönüştü.
Türkçe telafuz ederek yazarsak "Sikenır" demeye çekindikleri için "Skayner" diyorlarmış. Skayner ne, Terminator'deki Skynet misali. Bunu öğrenince tabi ben de direk anlamaza vurup hep şu diyoloğu tekrarladım.

"Loreathan Skayneri kullanabilirmiyim?"
"Skayner ne?"
"Var ya, tarıyoruz bilgisayara atıyoruz"
"Haaa SİKENIR, öyle desene"

Tarayıcı diyin bari Skynet ne:D..Skayner ne haltsa. Tarayıcı/Yokedici/Skayner/Skynet....error

3 Nisan 2009 Cuma

Karanlık maddeden şarj

Dün okuduğum bir habere göre;
"Avrupalı gök bilimciler, yörüngede dönmekte olan bir uydudan anormal enerji sinyalleri aldıklarını bildirdiler. İngiliz Nature dergisinde araştırmalarını yayınlayan astronomlar, bu büyük enerji kütlesinin gizemli karanlık maddenin imzası olabileceğini düşündüklerini belirtirken, bu konuda daha fazla araştırma yapılmasının gerektiğinin altını çizdiler."

Gayet heyecan verici ve enteresan bir haber bence, fakat yine haberin altındaki yorumlar beni bitirdi.

Misafir 02.04.2009 09:13
bişey olmaz
Misafir 02.04.2009 08:44
herhalde bu sefer geldiler

Birşey olmaz ne?Neye ne olmaz, ne beklentin var, niye o yorumu oraya yazma zahmetine girdin be adam:D Ya herhalde bu sefer geldilere ne demeli?
Bu tiplere karanlık madde kutulanmış, cep telini 10 saniyede şarj(şarz diyenin ağzına T cetvel ile vururum) ediyormuş desen boş bi demir çay kutusunu siyah elişi kağıdı ile kaplayıp satsan, düşünmeden alır valla.

2 Nisan 2009 Perşembe

Blizzard'dan 1 Nisan şakaları

Tam herkes bu sene niye 1 Nisan şakası yok derken Blizzard bombalarını patlattı.
Starcraft şakasını 1 Nisan olduğunu bilmesem yiyebilirdim sanki.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Böyle bir sokak var

Askerliğimin 8 ayının son 6 ayını Bodrum/Gümüşlük beldesinde yapmıştım, oha şansa bak demeyin çünkü 15 kişilik bir karakolda gece nöbetçisi olarak 6 ay boyunca geceleri ayakta olup gündüzleri uyuyordum, baykuşla gollum arası birşeye dönüşmüştüm. Asıl olay ise karakoldan çıkmanın yasak olmasıydı, karşında muhteşem bir manzara var millet sahilde rakı balık takılıyor sen karakoldan Kate gibi yavru köpek gözlerle aşağıya bakıyorsun.

Herneyse kabul ediyorum birçok insana göre şanslıydım. Her ne kadar karakoldan çıkmak yasak da olsa, arada bir devriye olarak sahile beni yolluyorlardı, orada gördüğüm bir sokak adı beni dumura uğratmış sonrada tebessüm ettirmiştir. "Balık Tutan Şaşı Kedi Sokağı", evet var böyle bir sokak. Sokak adlarının hepsi böyle allengirli olsun kampanyası başlatacağım, olmadı bir dahaki sefere encümen üyesi olmak için seçimlere katılırım, veya ihtiyar heyeti, ne biliyim kim karar veriyorsa bu isimlere. Muhtar olamam ikematgah verirken para alıyorlar diye kızıyorum sonra ben de para isterim milletten, kendimle çelişirim olmaz.


Onemanga

Anime olsun manga olsun sevdiğimiz Japon sanatlarıdır, suşide bir nevi yemek sanatı ama suşiye az balık koyuyorlar kandırılıyor gibi hissediyorum, yosuna sarıyolar birde, denizde iiğğggykkş diye üstüne bastığımız yosunlar aklıma geliyor birazda o yüzden çok da takdir ettiğim bir yemek çeşidi değil suşi.

Herneyse, manga okumak istiyorum nereden bulacağım, diyenler için http://www.onemanga.com/ ilaç gibi bir site. Tavsiye ederim. Oğlum bunlar ters basılmış diyenler için şuraya bakabilirler. Yok oraya bakamam diyenler için, mangalar sağ baştan başlanarak ve sola ilerleyerek okunur, niye derseniz, suşiciler sağdan sola doğru okuyor yazıları, çizgiromanlarıda kendi rahatlarına göre yapıyorlar doğal olarak.

Sitenin adı muhtemelen one manga ama ben her seferinde o ne?manga?diye vurgulayarak okuyorum.

Yorum spamcileri raus!

Kıl olduğum bir durum ve özellikle Bloxoo'da bu olay çokca gözlemlenebilir.

"Tebrikler blogunuzu beğedim favorilere ekledim +5puan"

Nitelik önemli değil orada avatarım çıksın, zibil gibi insan görsün, onlar da bana tıklasın eklesin zorla sevsin modu. Tamam elbette herkes de o şekilde düşünmüyordur samimiliklerine inandığım insanlar var ama bazı tipler gördüm, her yeni açılan bloğa aynı şeyi copy/paste yapmış, yüzlerce favorisi var, isim verdirmeyin bana...
Ne var lan benim bloğumda ne ile ilgili? diye anında mesaj atıcan kalıverir:D Eee hani favorindi arkadaş?

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...