31 Temmuz 2009 Cuma

Tatillll

Yılın beklenen anı geldiiiii. Bir kaç saat sonra Hesionka ile tatil için yola çıkacağız. 7 gün boyunca internetten uzak, oksijen, tuzlu su, döt yayma kokteyli panzehir alacağız :D 1 hafta sonra görüşürüzzz.


Street Fighter böyle oynanır


29 Temmuz 2009 Çarşamba

Müzikli bloglar

Müzikli blog sahibi sözüm sana, tamam sevdiğin şarkıları insanlarla paylaşmak, ben bunları dinliyorum diye göstermek istiyor olabilirsin. Ama en azından bloguna girdiğimde otomatik olarak müzikler çalmaya başlamasın. En olmadı kolay biryere koy şu müzik çalan widget zımbırtısını da hemen kapatabileyim.

Bir kaç ayrı tab halinde açtığım blogları incelerken, birden Skype için kullandığım USB telefondan(hoparlör görevi ona geçti takınca nasıl olduysa) "hmhmm djdjtt tststst hhmmmm" diye homurtu ve sesler gelmeye başlıyor. Anlayamıyorum bu ses nereden geliyor derken uyanıyorum ki açtığım onca tab arasından bir blogda müzik çalıyor, ama hangisi ara ki bulasın. Sevmediğim tarz bir müzikse iyice çileden çıkıyorum kapatana kadar.

Myspace'e de sırf bu yüzden gıcığım var. Bi giriyorsun birisinin sayfasına, anaaaaaa müzikler çalmaya başlıyor, resimler açılıyor, java, flash bilmemne onlarca plugin çalışmaya başlıyor, medrano sirki gibi ortam.

Diyeceğim şu ki, mp3 çalarınızda, bilgisayarınızda, müzik setinizde rahat rahat çalın sevdiğiniz parçaları. Otomatik çalışmasın o blog playerları. Otomatik neşe gelmiiiiiiiiiii. Vay anasını be ne müzikler dinliyor diye kimse hayran olmuyo onu da söyliyeyim.

The Book Of Eli

İşte Fallout filmi çekildi diye seyrettirseniz inanırdım. The Book of Eli, Denzel Washington'un başrol oynadığı, nükleer savaş sonrası dünyada geçen bir macera filmi. Traileri ilk seyrettiğimde, Fallout ortamlarına ne kadar benziyor, kamera açıları bile oyundaki bazı sahnelerle aynı diye düşünmüştüm. Benim gibi düşünen birileri de film ve oyundaki benzerlikleri gösteren resimler hazırlamış. 2010 yılında vizyona girecek olan filmi, Fallout fanı olarak heyecanla bekliyorum.






28 Temmuz 2009 Salı

Wolverine Anime

Iron Man şokunu atlatamadan Wolverine'in de anime versiyonunun yapıldığını öğrendim. Ama Iron Man kadar heyecanlandırdığını söyleyemem, çünkü tarzı pek tutmadım. Tamam farklı olsun ama bu kadar da karakterden kayılmaz ki. Wolverine değil ki bu, ninja gibi birşey. Wolverine çok ayrı bir kahraman. O badass havası yok hiç buradaki tipte. Herneyse yine de eğlenceli olacağına eminim.

Halo Anime


Halo'nun sadece ilkini PC' de oynamıştım ve hoşuma gitmemişti. Ama her nasılsa benim gibi düşünmeyen milyonlarca insan var ve Halo, ilki ve seriye çıkan diğer oyunları sayesinde oyun tarihinde bir fenomen haline gelmeyi başardı. Şimdi de oyun için bir anime dizisi hazırlanıyormuş.

Güzel olacağına eminim çünkü dizinin kreatif direktörü Ghost in the Shell'in efsanevi yönetmeni Mamori Oshii. Dizinin yönetmeni ise bir o kadar başarılı olan Appleseed'in yönetmeni Shinji Aramaki.


Ghost In The Shell'den bir sahne

Heyecanla bekliyoruz. Diziyi izledikten sonra ilk oyundan itibaren seriyi oynamaya başlıyacağıma dair bir his var içimde.




27 Temmuz 2009 Pazartesi

Anneanne/babaanne desktop


Kabus desktop, büyük hali için tıklayın.

Iron Man Anime

Ouwww yeahh baby demek istiyorum. Comic Con 2009 'da yayınlanan, Iron Man' in anime stil olacak yeni filminin teaser traileri. Gerçekten muhteşem gözüküyor.

26 Temmuz 2009 Pazar

Arthas, Rise of The Lich King

Sevgili minik sayesinde kitabıma kavuştum. Blogdaki yazımı görünce dayanamamış Amerika'dan bana kitabı almış yollamış sağolsun:)Şimdi tatilde salyalarımı akıta akıta okuyacağım.





Aman dergimin kenarı büküldü, ortasında ezik oluştu, kitabımın sayfaları kopacak filan tarzı ruh hastası endişeleri olan ve yeni bir dergi kitap alırken 10 saat inceleyip, raftan en arkadakini alan bir bünye olarak, kitaplarda resimli baskının ayrı bir kağıt olması ve cildin üzerine geçirilmesi olayına oldum olası gıcık olurum. Bu kitapta da malesef bu şekilde yapmışlar. Asıl cildin sırt kısmındaki yazı ise güzel, parlak bir mavi ile basılmış neyseki. Tyler Durden duysa Fight Club'a kum torbası yapardı beni.

24 Temmuz 2009 Cuma

Lament of the Highborne

Hastası olduğum bir ağıttır Lament of the Highborne, gerçekten çok etkileyicidir. Bu ağıtı ve tarihini genelde tüm WOW oyuncuları bilir, bilmeyenler şu adresten okuyabilir, üşendim yazmaya:)
Kate Covington adlı bir abla ise bu ağıtı kendisi söylemiş ve bununla da kalmayıp enstrümanları da kendisi baştan çalıp aranjman yapmış. Bu da yetmemiş, Blood Elflerin süslediği bir klip yapmış. Aşağıda 3 farklı video halinde ağıtın değişik versiyonlarını bulabilirsiniz.




Blizzard'ın hazırladığı klip




Bu Kate Covington versiyonu




Bu da live versiyonu

Ağıtın Sözleri

Thalassian Dilinde

Anar'alah, Anar'alah belore
Sin'dorei
Shindu fallah na
Sin'dorei
Anar'alah
Shindu Sin'dorei
Shindu fallah na
Sin'dorei
Anar'alah belore
Shindu Sin'dorei
Shindu fallah na
Sin'dorei
Anar'alah belore
Belore


İngilizce

By the light, by the light of the sun
Children of the blood
Our enemies are breaking through
Children of the blood
By the light
Failing children of the blood
They are breaking through
O' children of the blood
By the light of the sun
Failing children of the blood
They are breaking through
O' children of the blood
By the light of the sun
The sun

23 Temmuz 2009 Perşembe

Alkol ile yoganın uyumu

Kendinizden geçene kadar alkol alın, bir de bakmışssınız yoga yapıyorsunuz, hem de istemsizce! Unutmayın içme hızınızla yogadaki başarınız orantılıdır. İşte yoga yapmak bu kadar kolay.






Yoga pozisyonlarının adları da enteresanmış, IKEA ürün isimleri gibi. Devamı için şuraya bakınız.
Edit: Kadim Dostum Lordspike'ın katkıları ile hazırlanmıştır.

Ask a Basterd



Wired Dergisinin bu ayki sayısında, internette, sosyal paylaşım sitelerinde ve iletişim teknolojisi cihazlarını kullanırken nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili eğlenceli bir soru/cevap listesi hazırlanmış. Olayın asıl enterasan kısmı ise, bu soruların bazılarını Brad Pitt'e sormuşlar ve bu sorular için foto çekimleri yapmışlar. Brad abi en az sorular kadar komik cevaplar vermiş:D Sorulardan birisinin WOW ile ilgili olması da benim için ayrı bir ilgi konusu:)

Bradd'e sorulan soruları en son filmine gönderme yaparak "Ask a basterd" başlığı altında toplamışlar.

Sinemada film izlerken, eğer acil bir durum gibi gözüküyorsa cep telefonuma cevap vermeli miyim?
Hiçbir zaman. Sadece kısa bir rahatsızlık verecek olsa bile, ya yanında oturan kişi filmi kamera ile kaydediyorsa ve düzgün bir sinema kopyası çıkarmaya çalışıyorsa?Hiç bunu düşündün mü?Sokak köşelerinde satılan tüm kopyalar, senin sözde aciliyetin yüzünden mahvolucak. Bu kadar bencil olma.



World Of Warcraft'taki karıma, gerçekten kadın mı yoksa erkek mi olduğunu sormalı mıyım?
Kesinlikle hayır. Eğer herşey iyiyse, kapşonun altını kontrol etme. Onu her şeyinle sev, Demek istediğim, o senin karın dostum!

İşteyken porno bakılabilir mi?
Sadece bakmakla kalma. Eski porno dergilerini getir ve işyerinde scan et! Bu eski plaklarını mp3'e çevirmek gibi birşey. Harddiskini doldur ve ne zaman hesap çizelgelerinden kurtulup bir molaya ihtiyacın olursa açıp en favori resimlerine bak.



Online çöpçatan sitesinde maaşımı abartılı gösterdim, itiraf etmeli miyim?
Hayır. Herkes online yalanlar söyler. Gerçekte de, okuyucular yalan söylemeni bekler. Eğer yalan söylemessen, gerçektekinden daha az kazandığını düşünürler. Sonuçta doğruyu söylemek için yapabileceğin tek şey yalan söylemektir.

Ashton Kutcher gibi karımın poposunun resmini twitter'a yollamak istiyorum. Bunu önce karıma sormalı mıyım?Yoksa çekip, yollamalı ve gururunun okşanacağını mı ummalıyım?
Karınızın poposunun resmini çekmeyin. Bu aptalca. Başkalarının karısınınkini çekin.

Telefonla konuşurken bir yandan da çişimi yapabilirmiyim?
Hayır, telefonla konuşamazsınız! Yanınızda duran adamın tüm konuşmalarınızı duymasını mı istiyorsunuz?Bu yüzden tuvalette mesaj çekmelisiniz. Sadece yanlış düğmeye basıp pipinizin resmini twitter'a yollamadığınızdan emin olun. Güvenin bana, twitterda bunun takipçilerini kesinlikle istemezsiniz.



Rock Band oyunundaki basçımız çok kötü, onu gruptan atarsam adi birisi mi olurum?
Kimin umrunda, siz kendinizi yırtarken o kasmıyor. Kov kıçını gitsin. Bonus: Bu diğerlerini de dikkatlerini toplamaya iter. Tüm grubu kovmak pahasına bile olsa, ayak uyduramayan başının çaresine bakar. Tüm büyük sanatçılar sonuçta soloya dönüyor zaten. Ronnie James Dio'yu düşün.


World Of Warcraft Filmi

Senelerdir istediğim, dedikodusu çıkınca bile havalara uçtuğum, sadece tek bir konsept resmi bile haftada bir açıp baktığım(abart), WOW'un filminin yönetmeni belli oldu!!!

Sam Raimi...İlk duyunca mehhh dedim, ama bakalım Blizzard'ın bir bildiği vardır herhalde. Sam Raimi'nin çektiği Spiderman filmleri güzeldi, eğlendirdi ama beni rahatsız eden kısımları vardı. Her filmde Spiderman'in USA bayrağı önünden 2 saniye poz vermesi, Hollywood'un genel formülü üzerine kurulan kurgusu, bunlar beni biraz korkutuyor. Ama eminim böyle büyük ve önemli bir projeyi teslim edecekleri kişiyi benden daha iyi biliyorlardır. Bana göre bu, Yüzüklerin Efendisi'ni çekecek olan yönetmeni belirlemek kadar önemli. Hayranları memnun edecek, onların ruhuna hitap edecek bir yönetmen çok çok önemli. Umarım başarılı olur.

Konunun ne olacağını da çok merak ediyorum, WOW'un tarihi çok detaylı ve anlatılabilecek çok hikaye var. Ancak en son duyduğumuz bilgi, filmin daha çok Alliance bir karakter üzerine kurulu olacağını söylüyordu. Ağustos'taki Blizzcon'da daha çok haber çıkacağını tahmin ediyorum. O zamana kadar aşağıdaki ilk yayınlanan konsept ile yetinelim. Bu arada Sam Reimi'nin önce Spiderman 4'ü çekeceği, sonrasında bu projeye başlayacağı söyleniyor :( Bu da demek oluyorki film en erken 2012'de gelir. Öfff...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Kayıp Makas

Az önce iç pazar satış müdürümüzün şirket geneline attığı email. :D

"Değerli arkadaşlar,
1,5 yaşındaki kağıt makasım 10 gün kadar önce ayrıldığı çekmecesine halen dönmemiştir. Kendisinin akıbetinden endişe etmekteyim. Görenler ve duyanların insanlık namına aşağıdaki telefonlara bilgi vermesi rica olunur.
NOT : Makasımın bulunmasına yardımcı olacaklara 20 Ad. ataç ödül olarak verilecektir."

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Gezegen, yıldız, galaksi, quasar, karanlık madde....bzttttdrllsp...error

Geçen gün National Geographic Tv'de "Evrenin ucuna yolculuk" adlı belgeseli izledim. Daha önceden Hesionka bahsetmişti, bir türlü yakalıyamıyordum, bu sefer de yarısından izlemeye başladım. Daha 2. dakikada "Ben yarın işe gitmeyeceğim, herşey anlamını yitirdi" demeye başladım.

Bunun sebebi ise, daha önce birçok kez aklıma gelen, evrendeki yerimiz, ne kadar da zavallı ve küçük olduğumuz, karanlık madde, varoluş sebebimiz v.s yi sorgulayan beynimi görsel olarak bombalayan ve herşeyi daha bir açık gösteren bu belgesel oldu.

Belgesel bizim güneş sistemimizden başlayarak ve adım adım uzaklaşarak evrenin bilinen(tahmin edilen) ucuna sizi seyahat ettiriyor. Bunu yaparken de muhteşem görseller ile süsledikleri bilgileri veriyor. İnsanlı Mars seyahati bile ne kadar zor gözükürken ve bildiğim kadarıyla en az 6 ay süreceği farzedilirken, en hızlı uzay aracı ile bile ulaşılması 5 milyar yıldan fazla sürecek olan yerler olduğunu bilmek, kafayı o anda sıyırtmanıza sebep oluyor.

Belgeselde verilen en enteresan bilgilerden biri de, evrende uzaklaştıkça geçmişe gittiğimiz oldu, yani birçok kişinin bildiği üzere, bir cisim evrende bizden ne kadar uzaksa, onun o kadar eski suretini yani ışığını görüyor oluyoruz. Gökyüzünde gördüğümüz yıldızların birçoğu çoktan yok olmuş olabilir. Ama ışıkları bize yıllar sonra geliyor. Bu zaten ne zaman aklıma gelse beynim bir süre düşünüp stop ediyor. Sonra gündelik yaşama geri dönüyor, akşam gidiyim de eve yemek yiyim, uyuyim filanı düşünmeye başlıyor.

Belgeselde evrenin boş olan kısımlarını dolduran karanlık maddeden de bahsetti. Hala tam olarak ne olduğu açıklanamıyor ama varlığı biliniyor. Tanrı inancına benzettim bunu.

Bunun yanında öyle şeylerden bahsediyorki, mesela quasarlar. Quasarlar aklın sınırlarını iyice zorlayan tipte oluşumlar. Radyo dalga teleskopları keşfedildiğinde, astronomlar bunu kullanarak super nova kalıntıları, yıldızların doğduğu bölgeler veya uzak galaksiler keşfettiler. Fakat bazı bölgelerde, radyo dalgalarına rağmen görünürde yıldız benzeri bir cisimden başka birşey gözükmüyordu. Bu cisimlere "qausi-stellar radio sources" kısaca "quasar" adı verildi. Sonradan anlaşıldı ki bunlar bizim galaksimizdeki yıldızlar olamaz, çok çok uzaktalar, görebildiğimiz en uzak galaksiden bile uzaktalar. Bu objelerin çok ama çok uzaktaki galaksilerin ortasındaki parlak bir nokta olduğu farzedildi ki bu nokta da o galaksinin ortasında bir super massive black hole olduğuna işaretti.

Bu karadeliklerin kütlesi milyarlarca güneş kütlesi kadardır. DZZZTTTTTT. mola veriyoruz, kafayı yemeye başladık değil mi şimdiden. Böyle şeyler var, şu anda orada veya milyarlarca yıl önce kaybolmuş gitmiş. Bizim büyüklüğümüz ne?Ortalama 1.70cm hahahahahhzbzbtsssss.
Herneyse konu dağılmasın sonra deliririz hepberaber.

Quasarların oluşması yaklaşık olarak 1 milyar yıl sürüyormuş, sadece tahmin tabi ne bilicen o kadar uzaktaki cismin oluşum sürecini. Bilindiği kadarı ile bu ortadaki akla hayale sığmayacak büyüklükteki kara delik, çevresindeki herşeyi yutuyor, yutuyor da nereye gidiyor?Onu da düşünürsek artık iflah olamayacağız. Bu yutma sürecindeki oluşan ışıma ise inanılmaz boyutlarda, ki biz milyarlarca yılda ulaşılamayacak olan bu quasarların ışığını görebiliyoruz.

Belgeseldeki bir söz durumumuzu çok iyi özetliyor, "Dünya şu anda yok olsa, evrende kimsenin haberi olmaz, farketmez bile". Evrenle karşılaştırıldığında, mikroskopla baktığımız mikroplardan bile milyonlarca belki milyarlarca kat daha küçüğüz, o oranı bile kuramıyorum kafamda. Ama biz hala kıskançlık, kendini beğenmişlik, dünya bizim etrafımızda dönüyor gibi davranışlara devam edelim, birbirimizle savaşalım.

Aklımda kaldığınca anlatmaya çalıştım ama teknik konularda yanlışım varsa düzeltirsiniz. Belgeseli mutlaka bulun ve izleyin. Kafayı yiyin, sonra boşver abi ben Muse'un şarkısı olan Super massive black hole'u dinleyeyim diyerek normal yaşama dönün.

17 Temmuz 2009 Cuma

DA Portfolio

Deviantart'ın yeni hizmeti olan Portfolyo'yu bugün gördüm ve kendime hemen bir tane yaptım. Gerçekten güzel bir hizmet. Deviantart dışında, reklamsız, size özel bir portfolyonuz olsun istiyorsanız deviantart hesabınız ile hemen bir tane alabilirsiniz. Free versiyonu benim için yeterli oldu, fakat paralı olanında bir çok ekstra özellik bulunuyor.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Pimp My Bride

Sabahtan beri şu videoya gülüyorum, özellikle en sonunda patladım resmen.


14 Temmuz 2009 Salı

MAkarnaAa vEARrhhH

Dün gazete okurken şu aşağıdaki reklama rastladım. Herhalde sevimli olduğunu düşünmüş yaratıcı reklamcı arkadaşlar. Bu ne olm? Chucky'ye makyaj yapmışlar ama içindeki şeytan yine bir şekilde dışarı taşmış. Bir yandan "hepsini bir defada yiyebilirim" diyor, bir yandan da nah yapıyor, nah yerim diyor.

Bir sene geçti...

Geçen sene bugün babamı kaybettim... 1 sene ne kadar çabuk akıp gitti. Kendimi çok garip hissediyorum, herşey tekrar gözümde canlanıyor, halen daha bu nasıl başımıza geldi demekten kendimi alamadığım anlar oluyor.

Babamla arkadaş gibiydik. Ben evlenene kadar beraber sinemaya gitmek, yeni çıkacak olan oyunların demolarını izlemek, futbola daha ilgili olduğum dönemlerde cafelerde beraber maç seyretmek, hararetli sinema muhabbeti yapmak gibi birçok şeyi hep beraber yapardık.

Hayatımda gördüğüm en azimli, en çalışkan, en zor durumlarda bile bir çıkış yolu bulabilen veya bulabilmek için uğraşan bir insandı. Büyük, güçlü bir işadamıyken, deprem ve krizler yüzünden herşeyimizi kaybettiğimiz zamanlarda bile, evini geçindirmek için sabahın 5'inde kalkıp pastanede çalıştı. Bazı insanlar bunu kendine yediremez, iş beğenmez yapmak istemez, ama onun için her zaman çalışmak vardı, işin ne olduğu asla önemli degildi.

Hastalığının son evrelerinde bile iyileşeceğine inandı ve vazgeçmedi. Elinden geldiğince hastalığının bizim hayatımızı etkilememesine uğraştı. Ama bir gün bile benim aklımdan çıkmıyorduki...

Şimdi ne zaman sinemada senin seveceğini bildiğim bir film izlesem, içimden sen de benim gözlerimden görebiliyorsundur umarım diyorum. Ne zaman Beşiktaş bir başarı elde etse, bir maç kazansa elim telefona gidiyor, sanki seni arayabilecekmişim gibi. Ne zaman yeni çıkacak bir oyunun demosunu izlesem, "Şunların filmini de çekseler ya " deyişin aklıma geliyor.

Tüm hayatın bitmeyen bir mücadele ile geçti, hep başkaları için çırpındın, ama artık huzurlusun ve dinleniyorsun, bunu hissediyorum babacığım.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

The Path



Teaser'ı çıktığından beri merakla beklediğim bir oyun olan The Path, nihayet tam sürüm olarak çıktı. Oyungezer dergisinin verdiği demoyu oynar oynamaz hemen oyunu aldım. Bu oyunun sadece 9.99USD olması, gerçekten verilen emeğe, paylaşılan hayalgücüne göre çok az bir rakam.

Oyunun ne olduğunu, nasıl oynandığını özetlemek istiyorum fakat bunu ne kadar doğru yapacağımdan emin olamıyorum. Hayatınızda bu tarz bir oyun görmemiş oynamamışsınızdır.

Kısaca oyun, Kırmızı başlıklı kız hikayesinin, modernleştirilmiş, korkunçlaştırılmış hali. 6 kız kardeş var, hepsinin yaşı, ilgi alanları, karakterleri farklı. Hasta olan büyükannelerine yiyecek ve içecek birşeyler götürmeleri için anneleri tarafından görevlendiriliyorlar. Normalde olay çok basit, patikada kal, büyükannenin evine git ve elindekileri teslim et. Fakat oyunun asıl olayı, patikadan çıkmak, başına buyruk bir şekilde ormanda gezmek, etrafı incelemek, bulduğunuz değişik objeleri toplamak...ve sonunda kurda yem olmak. Kurt, ilk aklınıza geldiği gibi hayvan değil. Her kızımızın karşısına farklı bir şekilde çıkıyor, olayı spoil etmemek için anlatmayacağım fakat ilk oynadığım kız kardeş kurda yem olunca inanılmaz üzüldüm. Oyunu tam çözemedim hala, belkide bir süre sonra büyükannenin evine giderseniz, kurda yem olmuyorsunuzdur. Ama oyunun o bölümünün sonunda kurda yem olduysanız, bu bir başarı gibi gösteriliyor ve ekstra puan veriliyor.

Oyun gerçekten ürkütücü ve büyülü bir atmosferde geçiyor. Orman büyük sayılacak bir alan ve sadece 100m'de bir ayak izlerinizi gösteriyor ve nereleri gezdiğinizi anlayabiliyorsunuz. Etrafta bulunan objeleri her kardeş farklı yorumluyor ve her objeyi her kardeş toplayamıyor. Mesela bir korkuluğun kafasını oluşturan balkabağını, küçük kız kardeş alamazken, biraz daha goth tarzda ki ablası hemen alıveriyor. Ormanda tam kayboldum artık nereye gideceğim derken, bir ablanızı, kerdeşinizi ağaçların arasında koşarken görebiliyorsunuz. Hemen peşinden gidip yakalarsanız bazen size gizli kalmış bir objeye götürüyor, elinden tutarsanız(çok sevimli oluyorlar elele gezerken) sizi ilk başladığınız patikaya götürüp bırakıyor. Bazen birbirleriyle oyun oynuyorlar, sarılıyorlar, bunları görünce daha bir bağlanıyorsunuz kızlara.

Oyun sırasında karşınıza çıkan çiçekleri toplayabiliyorsunuz. 144 tane varmış, ben anca 24 tane topladım şimdiye kadar.

The Path, kesinlikle denenmesi ve satın alınması gereken bir oyun. Tell Tale Games firması muhteşem bir iş çıkarmış, klasik oyun dünyası konuları arasında bu kadar bağımsız bir yapım görünce çok sevindim


9 Temmuz 2009 Perşembe

Transformers 2



Dün akşam Hesionka ile Transformers: Revenge of the Fallen'ı izledik. Birinci filmde hoşuma gitmeyen herşey ve hatta fazlası ikinciye de taşınmış. Öncelikle şunu söyleyeyim, efektler ve birçok fikir çok hoşuma gitti fakat şu karizma timsali olabilecek filmi nasıl cheesy, gereksiz esprili, saçma budala karakterlerle bezeli ve artık formüle oturtulmuş aşk hikayesini katarak bayağılaştırmayı başarıyorlar anlayamıyorum. Hedef kitle öncelikle USA olunca, herhalde bu tarz şeyleri filme katmayı kendilerine bir görev olarak biliyorlar.

Buradan sonrasında filmde kıl olduğum ve beğendiğim şeyleri yazacağım. Spoiler içeriyor, o yüzden filmi izlememiş olanlar okumasın.

1. Gerzek aile, gerzek anne, annenin yaptığı saçma hareketler ve konuşmalar. Üniversitede satılan uyuşturucuyu doğal ot olarak algılayabilen(üstünde marihuana yaprağı resmi
olmasına rağmen) ve diğerlerinin sözlerini dinlemeden ağzına tıkacak kadar gerzek bir anne olabilirmi. Olsa bile bu filmde ona ihtiyaç ne?
2. Osurmanın hala bazı insanlara komik gelmesi anlaşılacak bir şey değil. Hele Transformer'ların osurması, neden?
3. Vıcık aşk hikayesi ve artık görmekten kusacağımız, biri üniversiteye giden diğeri geride kalan sevgililerin hikayesi.
4. Megan Fox, tamam çok güzel. Ama yönetmen Michael Bay denen adam, madem motor tamir ederken dötünü havaya diken, sürekli şuh bakan ve ağır çekimde koşarken memişleri sallanan
kız lazım, koy bi pornocu, daha ucuza gelir, hem kızcağız da yeni bir sektöre geçer sevap işlersin kurtarırsın. Oyunculuk gerektiren bir durum da yok filmde. Megan abla da nasıl uymamış tamirhane kızı rolüne, öyle abla tamirhane de çalışır mı? Çalışssa bile o kıyafetle ortada dolanır mı?
5. Afro Amerikalı modunda takılan robotlar ne alaka?(Imdb'de okuduğum kadarıyla birinin altın dişi de varmış!!!?). Ne ara siz gangsta oldunuz da o moda geçtiniz?
6. Robotların değişimi ve kavga edişleri sırasındaki karmaşa insanı çok yoruyor, detaylı bir şekilde görmek istiyorsun ne nasıl değişiyor, kavga sırasında neler oluyor ama 3D karmaşası ve metal yığınından başka bir şey algılayamıyorsun. Sinemada anlaşılmıyor sa DVD'de nasıl olacak.
7. En sonda piramide tırmanan dev robotun altından sallanan 2 topun, afedersiniz ama maşşaklara benzetilmesi ve ima edilmesi.
8. Küçük robotun Megan Fox'un bacağına azgın bir köpek gibi sürtünmesi??Neden yani ne alaka?
9. Filmin başında çiftleşen köpeklerin görüntüsü?Bu kısım en saçmasıydı, böyle bir şeyi göstermeye ne gerek var, ne kattı filme, birşey katmasından çok bizden birşeyler götürdü.

Beğendiğim kısımlara gelince,

1. 3D animasyonlara verilen emek inanılmaz, çok başarılı ve gerçekçi, bu efekt olayı daha ne kadar gelişecek acaba.
2. Kedi şeklindeki robota bayıldım, muhteşem hareketleri ve animasyonları var. Yazık oldu hayvana.
3. Muhteşem fikirler vardı filmde, Hayalet uçağın bir elder oluşu ve kedi robotun ağzından bıraktığı topların dönüştüğü robot ilk aklıma gelenler.
4. Optimus Prime

Şu salak kısımları olmasa ve daha detaylı bir hikaye olsa, robotların karizmasını çizecek sahneler olmasa çok daha yüksek bir puan verirdim ama benim puanım ancak 6/10 bu film için.

7 Temmuz 2009 Salı

İtfaiye eri Mona Lisa..FAIL

Neden Mona Lisa?Asla anlayamayacağım. Rusya'da itfaiye ile ilgili bir reklam panosu. Hatun halinden memnun gibi gerçi, yıllar sonra üstüne farklı bir kıyafet geçirebilmenin hazzını yaşıyor herhalde.



Berber çırağı

Dün saçımı kestirmeye gittim, yine klasik berber geyiği, işler nasıl, hava sıcak falan filan derken içeriye kabusum girdi. Berberrrr çırağııııııı.

Ya yanlış anlaşılmasın, cocuklara bir yandan da üzülüyorum, arkadaşları dışarıda oynarken gezerken, onlar yazın sıcağında berber dükkanına tıkılıp kalıyorlar.

Beni rahatsız eden bu çocukların traş olurken yandan size bakışları. Güya traş nasıl edilir onu öğreniyo ama bence zerre umrunda değil. Kafayı sabit öne bakar pozisyonda tutarken, yanda birinin size gözünü diktiğini düşünün, sürekli bakıyor, bir süre sonra acayip rahatsız olmaya başlıyorum. Dönüp bakamıyorsunda, hemen berber bi el hareketi ile kafanı döndürüyor.

Belki boş bakıyor çocuk ama ne biliyim beni rahatsız ediyor o sabit bakışlar. Berberden çıkıp çocuğa bahşiş uzatırken kulağına eğilip, "Al şu parayıi bir daha geldiğimde ortadan kaybol dostum" diyesim geldi. Veya da seni izliyorum hareketi yapasım geldi(işaret ve orta parmakla önce kendi gözlerini gösterip sonra diğer kişiyi gösterirsin ya o hareket işte)

2. Dünya Savaşı FRP'si ve yine aşmış kostümler

Daha aşağıda yazdığım Fallout FRP'sindeki aşmış kostümlerin şokunu atlatamadan, 2. dünya savaşlı versiyonuna rastladım. Abicim siz ne yaptınız?Film çekseymişssiniz hazır toplanmışken. Helal olsun valla. Zaten 1. ve 2. Dünya savaşı filmleri, oyunları, belgeselleri olsun bayılırım. Ben orada olsam kendimi kaybedip birine süngüyü geçirirdim kesin :D














Fallout FRP'si ve aşmış kostümleri.

Bildiğiniz gibi Fantastik rol yapma oyunları çok çeşitli evrenlerde geçebiliyor. Bu Rus arkadaşlar evren olarak Fallout'u seçmiş ve FRP'deki kostüm, aksesuar, seçilen mekan olayını tam anlamıyla aşmışlar. Rus arkadaşlarımı tebrik eder, kostümlerdeki başarılarından dolayı ellerinden öperim. Nükleer savaş olsun istedim birden ehu.















 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...