Gelelim 5.güne, bugün merakla beklediğimiz Ghibli Müzesi'ne gittik. Japonya'ya yolunuz düşerse mutlaka gezmenizi öneririm. Bir not olarak da, müzenin biletlerini önceden almanız gerekiyor. Biz bir hafta önceden, orada yaşayan arkadaşımız Didem'e aldırdık. Müzeye ulaşmak, metro ve tren aktarması ile Ikebukuro'dan yaklaşık 45 dakika sürdü.
Müze Mitaka'daki Inokashira adlı parkın içinde. Müze içinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak ve bu yasağı uymanızı sağlayan görevliler sürekli etrafta. Normalde bu tarz kurallara kesinlikle uyarım ama buraya kadar gelmişim, bir kaç kare çekmeden edemezdim.
Hesionka gözcülük yaparken çaktırmadan biraz çektim. Hatta shutter'ın sesi duyulmasın diye arada Hesi'yi öksürttüm ehhehe:D.
Mitaka'ya varınca, istasyonun aşağısında küçük bir otobüs durağı gördük. Bekleyen otobüs ve durağın şeklinden müzeye gittiği zaten hemen belli oluyordu. İsterseniz parkın içinde yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş ile de Müzeye ulaşabiliyorsunuz ama o nemli sıcak havada klimalı otobüsü tercih ettik.
Bu otobüs durağı Ghibli Müzesinin değil de nerenin olabilir ki ^_^
Hesi ile otobüsü beklerken
Müzenin girişi, az sonra bir masal diyarına dalacağımızın göstergesi.
Oradan bakan ne sizce:D?
Daha içeri girmeden ilginçliklerle karşılaşıyorsunuz. Mesela bu alttaki fotoğraf bir saksının içi:)Bana Spirited Away'deki hamamı hatırlattı.
Bu da bir başka saksı, bunun içinde de Howl's Moving Castle var :D
Buradan itibaren artık görevliler fotoğraf makinasını kapatmamı söylemeye başladılar.
Ben de makinayı boynuma asıp, kör bir şekilde çekmeye devam ettim. Bununla gurur duymuyorum ama gerçekten çekmeden edemezdim.
Burası müzenin en üst katı, karşıda gördüğünüz daracık, masallardan fırlamış havasındaki merdivenden müzenin dışındaki tepeye çıkıyorsunuz.
Tavandaki vitray süslemede Küçük balık Ponyo'yu görebilirsiniz
Asansörlerin göstergeleri bile bir animeden fırlamış gibi.
Fotoğraf çekmenin en zor olduğu yer de, Ghibli stüdyolarının ilk halini yansıtan ve sanki animatörler az sonra gelip oturup çizmeye devam edecekmiş gibi dizayn edilmiş kısımdı. Burada Hesiyi öksürterek ses yaptırdım ki shutter duyulmasın:)
Masalarda çizimler, duvarlarda oyuncaklar, maketler, kitaplar, sanki yeni söndürülmüş gibi duran sigaralar, boya karıştırılmış kaplar ve storyboardlar gibi bir çok detay vardı.
Buradan müzenin açık alanlarına geçtik.
Hesi enteresan tasarımlı çeşmeden su içerken.
Yavaş yavaş tepedekine yaklaşıyoruz.
Miyazaki animelerini izlemiş olanlar zaten anlamıştır. Bu aşağıdan gözükmeye başlayan şey, dev bir robot.
Laputa Castle in the Sky'daki robot:)
Robotun olduğu tepeden müzeye bakış
Daha sonra çok susadığımızı farkedip, bahçedeki Straw Cafe'ye doğru yöneldik. Cafeye varana kadar yolda çektiğim kareler.
İşte Straw cafe:)
Bu cafenin en enteresan özelliği, içecekleri gerçek saz kamış ile getirmeleri. Ben ginger ale içtim.
Sağda animelerden fırlamış dev çilekli pastaya dikkat:D
Tuvalet bile çok şirindi:)
Müzeyi yeterince gezdikten sonra yine son bir kez Akihabara'ya gitmeye karar verdik. Müze'de daha görecek çok şey var ama malesef bu kadarının fotoğrafını çekebildim. Yine de bir fikir vermiştir.
Şansa dönüş otobüsünü çok beklemedik.
Akihabara'ya gidişte metroda gördüğümüz tabela. Engrish:)
Yine Akiba'dayız
Dükkanların her katı anime posterleri ile dolu.
Akiba'yı son bir kez daha talan edip geri dönüş. Otele gelince aldığım card reader'ın üzerindeki Engrish yazıları farkettim "CRRD RERDER" :). Neyseki düzgün çalışıyor.
5.gün de böyle geçti, diğer günler için linkler