29 Aralık 2009 Salı

Good old games (GOG)


Bugün keşfettiğim Good Old Games(GOG), eskiden tadına doyamadığımız oyunları bize tekrar oynama fırsatı sunuyor. Adventure, action, rpg gibi birçok tarzda eski oyunu buradan cüzzi bir ücret karşılığında indirebiliyorsunuz. Yeni yıl için yaptıkları fiyat kampanyası gerçekten kaçırılmayacak derecede iyi.




Tavsiyelerim;

1. Fallout 1 ve 2
2. MDK 1 ve 2
3. Heroes of Might&Magic serisi
4. Sanitarium
5. The Longest Journey
6. Broken Sword Serisi
7. Divine Divinity
8. Lionheart
9. Beyond Good and Evil
10. Oddworld: Abe's Oddysee
11. Cannon Fodder
12. Unreal 2
13. Duke Nukem 3D

28 Aralık 2009 Pazartesi

Resident Evil 5 ve klişeler zinciri

İlk videolarını gördüğüm dönemde PC'ye çıkma ihtimali olmayan RE5, 2009 senesi içerisinde pc için de sunuldu. Buna çok sevinmiştim ve çıkar çıkmaz almıştım, ama araya başka oyunlar girince yarım bırakmıştım ve masaüstünde bir ikondan ibaret olarak kalmıştı.

Aslında oyunu yarım bırakmamın asıl sebebi, artık şu çok sevdiğim Japon halkından çıkma oyun yapımcılarının, USA özentisi karakterlerle bezenmiş, klişe senaryolu oyunlarından bezmiş olmamdı. Bunun yanında teknik olarak bakacak olursak, oynanabilirlik de gerçekten çok kullanışsız yapılmış. Karakteri sağ arka omuzdan gösteren kamera açısı sayesinde zombiler kulağımın dibine gelip Vöööhhübühüüüüüüüüü diye bağırana kadar farkedemiyordum ve tabi haliylen kulak zombinin ağzında kalıyor. Karakter odun gibi, bir türlü dönemiyor, zıplayamıyor, kaçarken ani dönüşler yapamıyor. O güzelim grafikleri böyle uyduruk bir oynanabilirlik ve kamera açısı ile harcamışlar.

Bir diğer husus, oyunun aksiyon odaklı olması. Ya biraz bilmece koysanıza şuna, tamam birkaç tane var ama onlar da  ekrana bakıp 3 saniye bile düşünmeden çözebileceğiniz uyduruk şeyler. Ayrıca sağda solda düşen hazineler nedir? Öyle gariban ortamda altın kolyeler, taçlar, yüzükler.

Sırf bitirmiş olmak için dün oyuna bir trainer kurup bölümleri dağıtarak ilerledim.

Oyunun klişeliğine ve uyduruk karakterlerine gelince; Bir kere Asya sineması oyunculuğu malesef bazı istisnalar dışında genel olarak çok kötüdür. Gereksiz bir abartma vardır hareketlerde ve oyunculuk olduğu çok bellidir, doğal değildir. Bu oyunlara da yansıyor tabi. Ayrıca diyaloglar o kadar tahmin edilebilir ki, kaç kez bir sonraki repliği doğru tahmin ettim, Hesi de yanımdaydı, "Yuh yani" diyebildi sadece :D

Karakterlere gelelim; (Spoiler içerebilir)

Chris Redfield

Benim için oyunun sonlarına doğru, "Not on my watch!" diye klişe replikle kendini bitiren kahraman. Odun yutmuş gibi, zıplayamıyor, dönemiyor, şarjör değişirken koşamıyor. Onun suçu değil tabi oyun mekaniği kurbanı. Eski oyunların hatrına çok üstüne gitmeyeceğim.



Sheva Alomar

İsme bak, puahaha bu kadar mı uydurma olur. Herneyse, melez güzeli bir abla bu da, neden güzel olmak zorunda? Bunca kargaşanın içinde kendisine nasıl bakıyor? Tırnağı filan kırılmıyor mu hiç? Kulakta halka küpelerle zombilere dalıyor, o kargaşada takılmaz mı hiç bir yerlere, kopmaz mı o kulak? Yok elbette takılmaz. Hatunda öyle bir uhreviyat var ki, kir toz bile gelmiyor üstüne, oyunun başından sonuna makyajlı, bebek gibi ciltle geziniyor. Ayrıca güzel mi tartışılır, güzel diye koymuşlar. Aksan da da bir gariplik var, partner derken ağzına vurasınız geliyor. Eli maşalı hatun illa melez, Meksikalı filan olmalı bu arada değil mi?. bknz Lost - Ana Lucia.



Albert Wesker

Albertim öyle saç, öyle gözlük kaldı mı? İşin gücün yeni dünya düzeni, tanrı olmak, değişik ırk yaratmak. Para desen var, yaşasana hayatını güzelce. Yokkk ille ben dünyaya virüs yayayım, zombili ortamlar yapayım, ölsün herkes bi ben kalayım olacak değil mi? Klişe isteklerde bir numaradaki dünyayı ele geçirme mantığın yüzünden babayı da aldın sonunda.



Excella Gionne

Sheva Alomar ile porno film endüstrisine geçiş yapmışlar oyundan sonra. İsimler direk ofsayt zaten. Excella, Microsoft Excel'in yeni versiyonu(Excel'e kızkardeş geldi haberleri ile çıkardı gerçekten olsaydı). Bu hatun da oyunun başından sonuna yağmur, fırtına, toz, toprak, açık deniz, zombili ortamlar demeden koca memeler yarı ortada bir elbise ile ve sivri topuklu ayakkabılar ile gezdi. Japonlara yaptırtmayın şu karakterleri diyoruz, adamın bilinçaltı sapıklıkları ortaya çıkıyor. Öyle kötü karakter mi olur, hadi oldu villasında filan takılır, o  hep aynı olan kıyafet de oyunun başından sonuna kadar kokuşmuştur kesin.



Jill Valentine

Bir yamuğunu görmedim, senaryoda az vardı belki o yüzden. Klişeye bulanacak kadar gözükmedi ortalarda.

Ricardo Irving

Daha oyunun trailerını gördüğümde ağzını burnunu kırasım geldi, ne kadar uyduruk bir tipleme, hele bir tekne ile kaçma sahnesinde, kaçmadan önce yaptığı bir hareket bir replik var, Allahım ne kadar cheesy oyunculuk sanki gece uykum kaçmış, cine5'de 8. sınıf aksiyon filmi(Lorenzo Lamas'lı) izliyorum gibi geldi. Sonra canavar oluyor da dövüyoruz, orada hırsımı aldım neyseki.



Ayrıca şu ilk Matrix'te gördüğümüz yukarıdan çeken kamera açısı ile düşmanın üzerinden parenda atan hatun sahnesi acilen bitsin. Genelde Vicuuuuuvvvvv diye yavaşlayarak gelen bir ses efekti de vardır bu sahnelerde.

Oyunun güzel yanları var mı? Var grafikler güzel, ama klişeler altında eziliyor, gözünüz güzel grafik seçemiyor. Sonuç olarak olmaz olsun böyle RE. Orjinal almış olsam ağlardım, dövünürdüm.

James Nachtway

James Nachtway doğru anda doğru yerde olmayı ve o anı çok güzel bir şekilde fotoğraflamayı başaran bir fotoğraf sanatçısı. Bu linkten sitesine ulaşabilirsiniz. Önceden uyarayım, bazı fotoğrafları rahatsız edici bulabilirsiniz. Dünya üzerinde bunlar da oldu, oluyor ve malesef olmaya da devam edecek.



25 Aralık 2009 Cuma

Uncharted 2 oyun içi videoları

Şurada bahsettiğim Uncharted 2 adlı oyun ile ilgili, oyun içi videoları buldum. Anlatarak olmuyor bari videolarını paylaşiyim dedim. Ben de oyunu oynarken aksiyondan farkedemediğim birçok detayı görmüş oldum :D. Doyamıyorum bu oyuna resmen.




Spartacus - Blood and Sand



Trailerını izledikten sonra, yeni sezonda beklediğim diziler arasında bir numaraya çıkan Spartacus: Blood and Sand, USA'de Starz kanalında yayınlanacakmış. Konu Gladiator'e benziyor, çekimler ise daha çok 300 filmine. Muhteşem bir karışım:D. Sabırsızlıktan ölüyorum. Traileri görünce sizin de sabırsızlanacağınıza eminim. Ocak ayında başlıyormuş.




24 Aralık 2009 Perşembe

Colonel Hans Landa

Inglourious Basterds filmindeki en beğendiğim ve başarılı bulduğum karakter Colonel Hans Landa'ydı. Filmin ilk bölümlerinde, yahudi kaçakların saklandığına inanılan evi arama ve sorgu kısmından bir sahneyi aşağıdaki fotoğrafta görebilirsiniz. Colonel Hans'ın bakışı benim için filmin tavan yaptığı anlardan biriydi. O bakış karşısında nasıl sır saklayabilirsiniz ki? Christoph Waltz muhteşem bir oyunculuk çıkarmış.


Mim, 2010 ne getirsin?



Sevgili Volkan beni mimlemiş. Mimin konusu 2010 ve kendisinden beklediklerimiz. Öncelikli olarak lütfen her sene yapılan, geçmiş yılın yaşlı adam, yeni yılın bebek/genç olarak gösterilmesi klişesi bitsin, kusturdunuz resmen. Neyse isteklerime geçeyim

-Sağlık olmadan ne getirse boş, 2010'dan öncelikle Hesionka'ma, tüm sevdiklerime, tanıdıklarıma, sizlere ve kendime sağlıklı bir yaşam diliyorum.

-Kız veya erkek farketmez, sağlıklı bir çocuk diliyorum.

-Playstation 3 oyunları ucuzlasın istiyorum.

-Diablo 3 çıksın istiyorum.

-Biraz erken olabilir ama, kaçmayı planladığımız kuzey ülkelerinden birine yerleşmiş olmayı istiyorum.

-Daha az curse yemek istiyorum. Kim atıyo bu curseleri anlamıyorum.

-Precious'a yeni lens/lensler istiyorum.

-Blizzard yeni MMORPG'si ve Warcraft filmi artık ortaya çıksın istiyorum.

-Böyle dünyayı şok edecek bir olay olsun istiyorum, nebiliyim, farklı bir gezegende hayat bulunsun, ışık hızına erişilsin, dünyayı uzaylılar bassın, gelecekten CERN deneyini gerçekten sabote edecek olan insanlar gelsin hehehu.

Çok şükür istek listem çok kalabalık değil :D.
Peki bu mim kime gitsin? Sizi seçtimmm Griffith, Aydedeye Havlayan, dOOrstePPing. Mecburi değildir, isteyen cevaplar ^_^

The Girl Who Leapt Through Time (時をかける少女)


Yasutaka Tsutsui tarafından yazılmış olan romanın anime uyarlamasını çok beğenmiştim. Gerçi anime, asıl konunun 20 sene sonrasında geçiyor ve romana göndermelerde bulunuyor.

Şimdi bu animenin live action filmi de çekiliyormuş. Şimdiye kadar bir tane bile animeden uyarlama başarılı live action görmedim. Mesela Death Note muhteşem bir animeyken, live actiona dönünce nasıl da komik olmuştu.

The Girl Who Leapt Through Time 'ın filmi, anime/romana göre farklı bir konuyu kullanacakmış,  Göreceğiz bakalım.

Animenin ve filmin trailerları aşağıda.




Malesef trailer Ingilizce :/

Anime ile ilgili Türkçe bilgiler için anime.gen.tr 'ye bakabilirsiniz.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Ofis hayatından kafayı yemek

Bir gün hepimizin başına gelebilir :) Bu durumda yapılması gerekenler resimli olarak aşağıda gösterilmiş.


Dizilerin çekildiği mekanlar ne kadar gerçek

ayranı olduğumuz bir çok diziyi izlerken, arkadaki mekanlara çok da dikkat etmeyiz, ama gerçekten de karakterlerin orada olduklarını düşünürüz. Cineshoot adlı blogda gördüğüm ve Stargate Studios adlı firmanın tanıtım  videosu ile dumur oldum. En basit mekanların bile çoğu efektler ile yaratılıyormuş. Artık hepinizi aşina olduğu yeşil perdeye görüntü bindirme teknolojisi ile neler yapmışlar, aşağıdaki videoda görebilirsiniz. Bu kadarına neden gerek duyuluyor onu anlamadım. Daha az maliyetli olduğu içindir herhalde.

EDIT: Malesef video kaldırılmış, Stargate Studios'un web sitesinde vardır hala belki.

18 Aralık 2009 Cuma

PS3 oyunum geldi! :D

Şurada önceden bahsettiğim, shopto.net'ten sipariş verdiğim PS3 oyunum Uncharted 2, ben Kosovadayken gelmiş :D. Dediğim gibi birşey orjinal olunca değeri kat kat artıyor, tadından yenmiyor. Şimdi ben bu oyunu kopya olarak alsaydım aynı zevki verir miydi? Asla.



Dün eve geldim, yemek yedikten sonra salonda yerlere koltukların minderlerini, üstüne de kendimi atıp cillop gibi yeni orjinal oyunumu PS3'e taktım. Salyalar akıtarak başlamasını beklerken, update olduğunu gördüm. Neyse uzun sürmedi, sonra oyun başladıııııı, zaten PS3'ün sesleri inanılmaz, bir de muhteşem grafiklerle oyun başlayınca zevkten eridim :D . İtiraf ediyorum PS3'ü ilk aldığımda, ya hata mı ettim acaba, kırk yılın başı bir oyun alıcaz anca, yatacak mı acaba alet burada diye düşünmeden edememiştim. Ama şimdi her oynadığımda iyi ki almışım diyorum. Ne grafik ayarı, ne driver ne birşey, koy oyunu, muhteşem grafiklerle, seslerle oyna :D

Oyun kısaca özetlenirse, Tomb Raider'ın erkek versiyonu bir elemanı yönettiğiniz 3rd person bir aksiyon oyunu. Tomb Raider'a göre karakterin hareketleri çok daha gerçekçi. Aksiyon dozu daha fazla. Ayrıca gizlilik de oyunda önemli bir yer tutuyor.



Neyse oyuna daldım, 2. bölümde bir de baktım eleman Istanbul'a geliyor, müzeden bir eser çalacak. Spoiler olmaması için çok detaylı anlatmiyim. Burada geçen bir konuşma biraz sinir ediyor insanı, karakterler aralarında konuşurken, "Ya yakalanırsak, sen Türk hapishanelerini nasıldır biliyormusun" filan diye bir laf ediyor. Bir ara da o hapishaneyi gösteriyor ki, sanki 3. Dünya ülkesi hapishanesi. Halen daha Midnight Express filmine gönderme gibi bir his uyandırıyor. Belki hapishanelerimizin durumu çok iyi değil ama öyle de değil yani. Neyse olur öyle şeyler oyunun suçu yok bunda :D diyerek devam ettim.

Hırsızlığı yapacağınız müzeye giriyorsunuz, Istanbul'da nerede öyle bir Müze var ben bilmiyorum. Asıl süpriz ise, müzede gezen nöbetçilerin Türkçe konuşuyor olması! Seslendirme de gayet başarılı.

Bu her zaman böyle olmuyor, Crysis adlı oyunu, destek olsun diye Türkçe versiyonunu almıştım. Seslendirmelerin birçoğu çok komikti, mesela efsane olan "Bu koduğumun Korelileri enerji silahını nereden buluyor" gibi bir laf vardı ayrıca Koreliler de bize "Yanacaksınnn Yankeeeeee" diye bağırıyordu aeuhauehae. Assassin's Creed adlı oyunda  ise düşmanlarınız olan Osmanlı askerleri "Kime boyun eğeceksin?" diye bağırıyordu, ne demekse:D



Uncharted 2'de ise nöbetçiler aralarında gayet düzgün konuşuyorlar. "Gece nöbetini sevmiyorum, uykumu alamıyorum", "Bilmemne nerede?" "Tayini çıktı artık burada çalışmıyor" gibi laflar ediyorlar. Sadece beni kovalarken arada şaşırıp "müze kapalı" diyerek kafama kafama ateş ettiler. Sarkastik bir durum gibi de düşünülebilir. Soygun sırasında neyseki kimseyi öldürmüyorsunuz, sadece bayıltıyorsunuz. Ama yine de üzüldüm, adamlar orada asgari ücretle gece nöbeti tutuyor, sen git ağzını yüzünü kır.

Oyunu büyük zevkle bir iki saat oynadım, sonra ya biterse, bitmesin sonra devam ediyim diye bıraktım ahahha.

Oyunu oynadıkça oynayasınız geliyor. Kontroller çok rahat, aksiyon çok zevkli, ve grafikler, sürekli durup etrafa bakma isteği uyandırıyor. Tüm oyun dergileri ve sitelerinden çok yüksek puanlar almış bir oyun. Şimdilik benim puanım 9.5/10 :D


Alice in Wonderland New Trailer

rtık gelsin yaaaa, muhteşemmmmm:D. Tim Amca, bu sefer oldu sanırım. Ellerinden öperim.




Görmeyenler için eskisi de burada

17 Aralık 2009 Perşembe

Gana videolarım, ATV ana haber bülteninde yayınlanmış!

İlk duyduğumda inanamadım ama daha sonra 2. kişiden de teyit alınca bloga yazmaya karar verdim. Bugünkü ATV ana haber bülteninde Gana'da çektiğim videolar yayınlanmış. Daha bir önceki blog yazımda eklemiştim bu videoları. Buradan izleyebilirsiniz.

Edit: "Henüz 100% benim videom olduğundan emin değilim, konuyu araştırıyorum"

12 Aralık 2009 Cumartesi

Gana'dan manzaralar

Şurada bahsettiğim, Gana seyahatimde tanık olduğum bir cenaze töreni ile ilgili videoları, bir türlü yayınlama fırsatım olmamıştı. Sonunda youtube'a koydum. Ayrıca fuar organizasyonunun kiraladığı motorlu polislerin bize yol açışını gösteren videoları da koydum.


İlk video'da cenazenin tören alanına gelişini görebilirsiniz, ben düğün var sandım fakat arabadan tabut çıkınca şok oldum.


Fotopya'da günün fotoğrafı ödülü alan fotoğrafımın çekildiği an.


Tören boyunca süren şarkılar ve müzik.


Cenazede gösteri yapan gruplardan biri.


Trafikte bize yol açan polislerin hareketleri inanılmazdı, diğer arabaların üzerine üzerine sürüp, bizi çift şeritli yolun tam ortasından götürttüler. Arabaların birçoğu bize yol vermek için kendini toprak yola attı:D Uzaklaşmayan arabalara tekme salladılar.


Asıl enteresan olan da kimse itiraz etmeden paşa paşa bu manyaklığa uydu ve kenara çekildi.



DIY - Wireless modem için parabolik yansıtıcı(sinyal güçlendirici)

Geçende Hesi'ye netbook aldık fakat evdeki adsl modem kablolu olduğu için bir de kablosuz wireless modem almak zorunda kaldık. Modemi salona kurduk fakat arada 2 tane duvar olduğu için yatak odasına kadar sinyal gelmiyordu. Eh yatakta internet keyfi olmadan netbook'un ne anlamı var.

Hemen internette araştırmaya başladım, çeşitli çözümler olduğunu okudum, öncelikle modemin kanalını değiştirme, farklı bir yere taşıma gibi çözümleri denedim fakat olmadı, bunun üzerine bir sitede gördüğüm ve en ucuz yol olarak tabir edilen, kağıt ve alüminyum folyodan parabolik yansıtıcı yapmayı denedim. İnanılmaz ama işe yaradı :D

Nasıl yapıyoruz;

Gerekli malzemeler

-Buradan indirebileceğiniz pdf dosyasının A4'e çıktısı

-Makas, falçata, alimünyum folyo, yapıştırıcı(uhu/prit ve bant)

PDF'in ilk sayfasındaki şekil, yansıtıcıyı modem anteninize tutturmak için kullanılan ve yansıtıcıyı parabolik hale getiren kısım.

PDF'in 2. sayfasındaki şekil ise yansıtıcının kendisi.

1. sayfadaki şekli düzgünce kesin, yuvarlak ve + olarak gösterilen yerlerine + şeklinde bir kesik atın, burası modemin anteninin geçeceği delikler olacak.

2. sayfadaki şekli düzgünce kesip üzerini alüminyum folyo ile kaplayın(Prit veya uhu ile yapıştırarak)
Bir yüzünü kapladıktan sonra, şekil üzerinde gösterilen çizgilerden falçata ile kesikler açın.
Sonra diğer yüzünü kaplayın ve o yüzde de, az önce açtığınız kesiklerin olduğu yerden falçata ile kesik yapın.

İlk şeklin çıkıntılarını, alimünyum kapladığınız şeklin kesiklerinden geçirip arkadan bantlayın. Böylece yansıtıcı parabolik bir şekil kazanacak. Daha sonra bunu modemin anteninden geçirin. Her iki anten için de bu yansıtıcıdan yapmanız gerekebilir, bir tane ile bende çalışmadı, 2 tane ile ise şu anda sorunsuz kopmadan yatak odasından internete girebiliyoruz^_^

Bitmiş hali aşağıdaki gibi, biraz komik duruyor ama iş görüyor, hem de zerre para harcamadan. Yapması gayet basit Hesi ile 15 dakikada hallettik.


10 Aralık 2009 Perşembe

Kopya oyun ve satıcıları


Yaşasın Orjinal Oyun

PS3 aldığımdan beri mecbur orjinal oyun almak zorunda kalıyorum, malum PS3 kopya oyun desteklemiyor. İyiki de öyle ama, kopya oyun oynanıp kenara atılıyor ama orjinal olanlara gözüm gibi bakıyorum ve defalarca oynuyorum, ayrıca alırken daha seçici davranıyorum.

Neyse efendim konumuza dönersek, kopya oyun sektörü nasıl mafyasal bir oluşuma dönüştü üzüntü ile izliyorum; Ben kopya oyun almıyor muyum?Malesef alıyorum ama her seferinde de içimden yine bu heriflere para kazandırdım diye üzülüyorum. Ama oyun yamyamı olduğum için her yeni çıkan ve adından söz ettiren oyunu da görmek istiyorum. Orjinal aldığım oyunlar da var elbette, ama sıralama yaparsak 1.download 2.kopyacılardan 3.orjinal olarak aldığım söylenebilir.

Eskiden kopya oyunun da bir adabı vardı, PC'lerin yeni yeni oyun oynamaya elverişli hale geldiği dönemlerde, aldığımız kopya oyunların içinde kitapçık olurdu, evet şaşırmayın, bildiğin orjinalinden kopyalanmış kitapçık. Ayrıca cd'nin üstünde neredeyse orjinali kadar iyi yapılmış baskı olurdu. O haliyle orjinalin yarısı fiyatına satsalar yine alırdım. Ama şimdi öyle mi? Oyun sektöründen zerre anlamayan, oyun isimlerini telaffuz bile edemeyen, ancak PES, Fifa, Need for Speed'den anlayan mankafa heriflerden oyun alıyoruz. Dandik bir dvd poşetine koyulmuş, uyduruk en ucuz dvd markasına çekilmiş datalar. Adamlar o kadar seri üretime geçmiş ki, oyun 2 dvd ise birine şöyle çizgiye benzer bir "1" yazıp diğerine numara vermeye bile üşeniyorlar. Ayrıca müşteri olarak değil de, elleri mecbur insanlar olarak görüyorlar bizleri. Bir tane bu tarz dükkanda adamlar yanımda porno muhabbeti yapıyorlardı, artık fenalık geldi ve suratlarına ters ters bakıp çıktım, umurları değil. Genelde dükkan sahipleri de Hesionkanın bahsettiği kekomançiler oluyor.

Bir keresinde downloadı çok uzun sürecek olduğu için bu heriflerden aldığım bir oyun içinden şöyle bir yükleme notu çıktı ki o zaman nasıl heriflerin eline düştüğümüzü anladım. Aynen şöyleydi
"Oyun rar dosyalarını bir klasöre at, oradan çıkar, setup yap, cracki içine koy" sonrasında ise aynen şöyle bir ibare, büyük puntolarla "ASLINDA KOLAY DİKATLİ OKURSAN YAPARSIN" vay vay vay, hey hey hey dedim içimden biz yıllarımızı oyun oynamaya vermişiz adamın açıklamalara hitabete bak.

Internet'ten download şansım olmadığı günlerde Kadıköy'de bir program ararken başıma gelen trajikomik olaydaki diyalog aynen şöyleydi. Garip bızdık kara bir tip yanıma yaklaştı ve...

Korsan- Abi porno lazım mı?
Loreathan- Yok ben program bakıyorum
Korsan- Her türlüsünden var ama
Loreathan- Yok kardeşim ne pornosu istemiyorum
Korsan-............bir süre bana bakıp durduğunu hissettim ve döndüm yüzüne baktım.
Korsan- Buranın pornocusu benim.
Loreathan- Sen mi oynuyorsun pornolarda?... diyerek dumura uğratıp uzaklaştım.

Uzun süredir bu tarz yerlere gitmiyorum, artık sanırım sadece download/orjinal opsiyonunu kullanacağım. Mesela shopto.net'ten PS3'için Uncharted 2 oyununu aldım geçen gün, yolda şu anda, sabırsızlıkla gelmesini bekliyorum. Böylesi çok daha tatmin edici. Tavsiye ederim fiyatlar Türkiye'den ve açık arttırma sitelerinden bile uygun bazı oyunlarda.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Oyun klişeleri/değişmezleri



Hollywood klişelerinden
sonra apayrı bir konu olan oyun klişeleri/değişmezleri ile karşınızdayım.

-Genelde adventure tarzı oyunlarda olan klasik başlangıç. Elemanımız uyanır, etrafı bulanık görür, bir yandan da şu repliği sarfeder; "Ahhh, my headddd, where am I, what happened to me"

-Film oyunlarının neredeyse istisnasız, filmin oyununu da yapayim bir de oradan ekmek yiyeyim modda yapılması ve uyduruk olması.

-Dövüş oyunlarındaki kız karakterlerin ses tonlarının iğrençliği, hele Asyalı karakter ise çocuk gibi bağırır "Hiyahh heyahh heyyyaahhh hiii", daha bir dayak atasınız gelir. Kadına şiddete hayır.

-Hepimizin başına gelmiştir, sağlık veren eşyaları, en güçlü silahları, mühimmatı son boss'a saklarsın. Son boss'da çeyreğini bile harcamadan oyunu bitirirsin, boşuna kasmışssındır tüm oyun boyunca.


-Muhteşem bir demo girer, ağzın açık seyredersin, hatta dayanamayıp demoyu geçip oyuna girmek istersin. Fakat o ne, adamlar sadece demo yapmak için uğraşmıştır, oyun uyduruk ötesidir.

-Wow'da çok başıma gelirdi ve genelde tüm MMORPG'lerde olur, sizin oyuna girmediğiniz gün, arkadaşınıza raid/dungeon'dan çok beklediğiniz bir eşya düşer.

-Karakter yaratma ekranında dakikalarca uğraşırsın, hah oldu dersin, ama oyuna girince pek bir ebleh çıkar o dakikalarca uğraştığın karakterin tipi.

-Final fantasy tarzı oyunların trailerları, karanlık ekranda sadece tüyler/yapraklar dökülür, birşeyler yağar, piano tınısı girer, ince sesli bir asyalı hatun konuşmaya başlar. "Watashi wa bilmemne püsürpüsür", sonra müzik hızlanır dındıdıdndnrıdıdıdndnı, koca kılıçlı, silahlı elemanlar çıkar ortaya, "hiyaaaahhh" filan bağırış, dövüş, arada dev uzay gemisi, havada uçan yaratık filan. Herkesin tipi cillop gibi, cücük gibi çocuklar süpersonik dövüşüyor, herkes bir şey ustası, bir de arada kalan çıtkırıldım, başta konuşan hatun, gözlerinden düşen damlalar kristal gibi parlıyor filan.

-Öldü sanılan boss'un sadece bir parçasını kaybedip tekrar saldırması.

-Artık aşmaya başladılar bunu ama araba yarışı oyunlarındaki, arabanın sağa sola çarpmasına rağmen titanyumdan yapılma gibi hiç bozulmadan, ezilmeden devam etmesi.

-Etrafta sniper tüfeği varsa mutlaka sniperla vurulacak düşman da olması.

-Kırmızı renkli varillerin vurulmak için orada olması ve hep yanlarına düşman gelmesi. Hala öğrenemedi şu düşmanlar onları patlatıcağımızı.



-Yapay zeka bu sefer şöyle bu sefer böyle, insan gibi düşünüyor, saklanıyor geyikleri ardından, kafasını dışarıda bırakarak eğilen saklanan düşmanlarla karşılaşmak.

-"İlk oyundaki hatalarımız düzelttik" açıklaması yapan oyun yapımcıları. Neden yaptınız o hataları, boşuna mı verdik biz ilk oyuna parayı.

-Oyunda kötü olmayı seçebildiğinde, mutlaka kötü olmanın handikaplarının olması.

-Dövüş oyunlarındaki hatunların koca memeli olması. Hayır o memelerle dövse neyse de sadece görüntü ve ayrıca onlarla nasıl bu kadar çevik oluyorlar belli değil.



-Baş karakteri güzel hatun olan oyunlara nude patch yapılması (Bknz Tomb Raider, Mirror's Edge) Oha onda da mı nude patch varmış diye googlelayanlar olduğunu hissettim birden.






8 Aralık 2009 Salı

Twilight formülü ve popülerlik nedeni


 
The oatmeal çok sevdiğim müthiş eğlenceli bir site. Burada yayınlanan how twilight works adlı karikatür ve yazı, seri hakkındaki düşüncemi daha iyi özetleyemezdi herhalde. Serinin fanı da olsanız, objektif olarak bir okuyun, eminim siz de katılacaksınız:D Beni kopartan kısımları şunlar oldu;

-"I read 400 pages of that book and barely had any idea of what the main character looked like; as far as I was concerned she was a giant Lego brick."

-"Imagine everything women want in a man, then exaggerate it by ten thousand - and you've got Edward Cullen"

-"I am a 100year old immortal with a perfect  body and a perfect soul. I think I'm gonna go date some annoying high school chick" - Edward Cullen

-"If you're male and you like Twilight, you're gay. I don't mean that in the derogatory sense, I mean it in the "you want to put your testicles against another man's testicles while gripping handfuls of chesthair" kind of way
 
-"The movie is just the same uninspired crap shat out onto a film reel. If you like the taste of horse manure on your bologna sandwiches, you're probably gonna like it on your birthday cake as well. The same principle applies with Twilight"



7 Aralık 2009 Pazartesi

Nora'larda haftasonu ve Quake live



Haftasonu Nora'lardaydık. Nora ve Hesionka catfight yaparken biz de Nora'nın eşi Akın ile bilgisayar başında, saatlerin nasıl geçtiğini anlamadan çılgınca Quake Live oynadık.

Quake Live(QL) tamamen ücretsiz ve asıl şok eden olay ise browser'dan oynamanız!. Daha önceden şirketten bi 10 saniye filan deneyip arkamdan geçenler olduğu için hemen kapatmıştım. Ama o 10 saniye bile dumur olmama yetmişti. Akın'la bilgisayarda oyalanırken birden aklıma geldi ve hemen oyunu denedik.

Quake 3'ü bilirsiniz, bu oyunu QL sayesinde grafiği olsun sesi olsun hiçbir eksiği olmadan, sadece ufacık bir eklenti indirerek browserınızdan ücretsiz oynayabiliyorsunuz. Tam ekran da olabiliyor. Hiçbir takılma veya sorun yok.

Oyun öncelikle sizi bir test maçına çıkarıyor ve oynama seviyenize göre size bir seviye atıyor. Bundan sonra online olarak diğer insanlarla oynamak için gireceğiniz haritadaki oyuncuların, seviye olarak size denk mi, altınızda mı, üzerinizde mi olduğunu görebiliyorsunuz. Bu arada oyuna ilk başladığımızda test maçı sırasında 3-4 kez art arda karşımdaki oyuncuyu öldürünce "Sorry, I am not much of a challenge" dedi, bende "No problem" diye cevap verdim. Meğerse test maçı bilgisayara karşıymış eauheauhue scripte cevap vermiş oldum. Olsun onunda canı var. 100Health

Akın ile kendimizi kaybedip saatlerce sıkılmadan QL oynadık. Tavsiye ederim. Bu oyunu browserdan nasıl oynuyoruz hala kafam basmadı. Zaten Commodore'da kasetten data yükleyerek oyun açmamızı da asla anlayamamıştım eheeh:D

Bu arada herşey için  Nora ve Akın'a çok teşekkürler, çok güzel bir Cumartesi günü oldu ^_^

4 Aralık 2009 Cuma

God of War 3, Kratos abi sen ne yaptın?


Demonun açılış ekranı

Şu PS3'ü alma sebeplerimden biri de God of War 3'ün sadece PS3'te çıkacak olması. Demosu sadece şanslı bazı PSN kullanıcılarına yollanan kod sayesinde download edilebiliyordu. Ama Elune şu paylaşım sevgisi olan insanlardan razı olsun, bende bu muhteşem demoyu oynama fırsatı buldum. Yabancı bir sitede demo için kodu olan birisi hesap detaylarını paylaşmış. Eh tabi yüzlerce insan bu hesaba yüklenince, ve bir diğer kişi o uesaba sizle aynı anda bağlandığında düştüğünüzden, download sayfasına ulaşmak biraz zor oluyor. Yaklaşık 5-7 saniyede hesaptan çıkıveriyorsunuz. Ama o saniyelerde downloada basmayı başarırsanız hesaptan çıksanız bile downloada devam edebiliyosunuz. 3-4 denemede bunu başardım ve demoya sahip oldum :D

God of war title'ı almak kolay şey değil, Kratos abi bunu nasıl hakettiğini her oyunda bize kanıtlıyor. Ama bu oyunda olayı abartmış. İlk defa bir sahnede rahatsız oldum, demonun bir yerinde bir adamın(evil ama olsun) kafasını ellerinizle koparıyorsunuz, lif lif ayrılan kaslar, etleri görüyorsunuz. Sonrasında ise şöyle bir sahne var.


Elemanın üzerindeki kanlara dikkatinizi çekerim, elle kafa koparınca doğal tabi.

Tüm God of War serisinin grafikleri PS2'nin gücünü sonuna kadar zorlayan muhteşem sanat eserleriydi. 3.'sü de PS3'ün gücünü kullanarak olayı bir adım daha ileriye götürüyor. Şöyle bir örnek vermiş yapımcılar; "Sadece Kratos'un modelini PS2'de açmaya çalıştığımızda, PS2'i bunu kaldıramayıp çöküyor" demişler. Grafikler muhteşem, oynanabilirlik klasik God of War tadında, biraz daha vahşi. Oyun Mart ayında çıkacak sabırsızlıkla bekliyorum, PS3'ü aldığıma bir kez daha sevindiren bir etken oldu bu demo.

Demoyu indirmek isteyenler bana email atarak indirdiğim accountın detaylarını alabilir.

 




2 Aralık 2009 Çarşamba

Bilinçaltından taşanlar v1.1

-PS3 3.10 update'i ile artık oyunlarda aldığınız achievement olsun PSN'den satın alınan oyunlar olsun filan anında facebook'a taşınıyor. Böylece "Benim PS3'üm var, nasılda oynuyorum baksana, o müthiş grafiklerin tadına vardığım gibi ayrıca başarılar da elde ediyorum" diye arkadaşlarımı spamliyebiliyorum. Bir nevi Barış Atar'ın görgüsüz karakteri oldum çıktım.



-Merlin dizisi hiçbirşey yokken oyalıyor, hakkını yemeyeyim, fakat Arthur'un babası Kral abimiz nasıl bir mankafa, bu adam bu ülkeyi nasıl yönetiyor yahu. Küçükken düşüp kafayı taş ocağa çarpmış kesin, ondan bile büyüyü suçlar. Büyü de büyü, be dur be adam, herkes sen ne dersen onu yapıyor zaten ne tırstın bu kadar. Kimse buna "La bi SIS, SIS!!!" diye elinin tersini göstermiyor, bu da gaza geldikçe geliyor.

-Kepçoz Merlin'im benim, fireball da atsan bana hala ibiş gibi geliyorsun, ciddiye alamıyorum seni. Bir de her dragonla konuşmanda o dragon'un "Hehehe, kolaymı öyle Merlin'im tüm bilgiyi almak, azıcık bilgi veririm gerisini sen çözücen" edası ile kaçmasından ne kadar ciddiye alındığın ortaya çıkıyor. Yazık lan aslında acıdım da.



-Ya  bıraktığımdan beri zerre canım çekmiyor Wow'u, eskiden deli gibi bilgileri, haberleri okurdum şimdi Mehhh diyerek sayfayı 10 saniyeden fazla açık tutamıyorum. Azeroth'daki Loreathan'da emekliliğin tadını çıkarıyordur, gelsin tavernlar, gelsin Darnassus tatilleri.

-Bizim aşağıdaki ayu komşu var ya, hani hesi bahsetmişti zamanında, bu ayı sabahları balkonda çekiçle ceviz kırıyor. Nasıl bir ayısın sen, pardon ayı değil Yeti. Alet kullanma yeteneeği ancak bu kadar gelişmiş. Ezerek ceviz aççççhhh. Sabahın köründe kırdığı için kendimi toparlayıp yataktan kalkana kadar işini bitirmiş oluyor. Camdan iple bir ceviz kırma aleti indiricem tam gözünün önüne, vahiy geldi sanıcak, yaratık çünkü bildiğin.

-"Doom gibin oyun" lafını hatırlayan var mı?Eskiden FPS'ler, bu tarzın ilki olan Doom'un adı kullanılarak anlatılırdı çünkü karşınızdaki oyunun türünü bir türlü anlamazdı. "Hani elde silah gözüküyor, koridor var yaratıklar çıkıyor, Doom gibin oyun işte ya" diyince karşıdaki anca anlıyordu.

-Hesi'ye  renkli çıktı almak için Maltepe içinde bir kırtasiyeye girdim. Çıktı makinasının başındaki çocuk şöyle seslendi diğer arkadaşlarına, "Renkli çıktı nasıl alıyooooz". Daha ilk lafı duyduktan sonra oradan ayrılmalıydım ama o saatte başka açık yer bulamamıştım. Neyse USB'deki dosyamı almak için bilgisayarlarına taktılar, hallettiler bir şekilde. Sonra eve geldim o USB'yi bir taktım bilgisayarıma!!!Virüsssss!Hem de en iğrençlerinden. Klasörlerin kopyasını alıp gizleyip kendi oluşturduğu klasörlerin sonuna .exe koyuyor, o klasöre bir tıklıyorsun yayılmaya başlıyor. Küfür ede ede bayram tatilinde 2 ayrı virüs programı ve 1-2 tane trojan silen programla anca kurtuldum ama bayağı bir uğraştırdı.

-Anime figür/aksesuar satışı devam ediyor. Aşağıdaki bebeklere ilgi göstermesseniz çok üzülecekler benden söylemesi :D

 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...