Oyunlar
Atari 800XL ile başlayan ve en büyük tutkularımdan birine dönüşen her türlü platformdaki oyunlarla ilgili yazılarım burada.

Fotoğrafçılık
En sevdiğim hobilerimden biri olan fotoğrafçılık ile ilgili çalışmalarım, denemelerim ve haberler...

Loreathan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Loreathan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Ocak 2016 Pazar
Elora ile Geekkutu açıyoruz :)
Türkiye'de de böyle bir atılım görmek beni inanılmaz mutlu etti. Ayrıca kişisel mesajları ile bana yolladıkları tanıtım kutusu ile gönlümü iyice çaldılar. Teşekkürler www.geekkutu.com
24 Temmuz 2015 Cuma
Loreathan'ın Fantastik Dünyası - TroveMinecraft'ın online RPG...
Loreathan'ın Fantastik Dünyası - Trove
Minecraft'ın online RPG ile buluştuğu Trove adlı oyunu oynuyoruz:D
2 Temmuz 2015 Perşembe
1 Temmuz 2015 Çarşamba
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Spellfair 2013
Etkinliğin üzerinden 1 ay geçti ama daha yeni yazıyorum. Facebook'dan Spellfair etkinliği olacağını duymamız çok geç oldu ama yine de kostümsüz olarak orada bulunmak istemedik. Eldeki malzemelerle bir şeyler hazırladık. Elora'da bizimle geldi, kendisinin minik bir yayı vardı, tam bir cupid gibi etrafta gezdi:)
Elora bizden daha çok eğlendi herhalde:) Daha çok alanda buluna plastik havuz ve içindeki oyuncak balıklarla ilgilendi ama yine de çimlerde koşturmak da çok hoşuna gitti.
Etkinliğin detaylarını buradan görebilirsiniz
Hemen fotolara geçelim
Balık havuzuna koşan Elora:)
Elora'nın kafasına da bir cadı ablası kendi şapkasını taktı:)
14 Ocak 2013 Pazartesi
Gözlüğe veda
Film adı gibi başlık oldu, "In a landd where no glasses were safe...ciiccucuvuvu". Neyse, daha önce sosyal medyanın çeşitli dallarından duyurduğum üzere, uzun süredir istediğim lazer göz ameliyatını oldum.
Gözlük takmaya bir türlü alışamamıştım, sadece 2 sene gözlüklü kalmaya dayanabildim ve özel bir hastanenin indirimi olduğunu duyunca direkt ameliyatı oluverdim. İndirim diyince birden aklıma, ulan denek menek olarak kullanıyor olmasınlar veya da ameliyata girdiğimde karşımda bıyıklı bir hademe amca, otur yiğenim kıpraşma diyecek, sonra hayvan gibi bir şalteri indirip lazer ameliyatını yapacak gibi düşünceler içinde boğuşarak nihayete ulaştım. Teknolojiyi öpebiliyor olsaydık, ameliyat sonrası gider öperdim, alnından hem de.
Ertesi sabaha kadar süren yanma batma hissi dışında hiç bir acı hissetmedim. Ama ne yalan söyliyeyim, biraz huylunç bir ameliyat. Göz üzerinde bir kapakçık açıp onu cımbızla kaldırma olayı, her ne kadar hiiiç acı vermese de beni huylandırdı. iiyğşşşş.
Hep benim başıma gelir ya, yine ameliyatın ilk aşaması olan lazer ile kapakçık açma işleminden sonra bir odada 15 dakika kadar bekletiyorlar. Benden sonra giren adam da aynı odaya getirildi. Gözlerim kapalı olduğu için adamı görmedim. Ama 2 dakika sonra "Doktorrr beeeyğğğ" diye ayılıp bayılma dolu bir şekilde içeriye seslendi herifçioğlu. Zaten gerginim, dedim bu herif kesin bayılıp benim üstüme düşecek, o sırada elleri gözüme girecek. Gözlerimi de açamadığım için odada olan bitenden sadece sesler yardımı ile haberci oldum. Adamı yatırdılar yere filan. Sonra yatağa aldılar. Ayyhh offhh diye inlemeye başladı. Arkada da tamamen tesadüfi olarak radyodan "Closee your eyeeees" nakaratlı bir şarkı çalıyordu. Gerginliği azaltmak için, "Sizin miyop mu astigmat mı?" filan gibi bir muhabbet açayım dedim, ama adam inlemeye devam edince vaz geçtim.
Neyse dakikalar geçti ve ameliyata aldılar. İlk aşamaya göre ayarlaması azıcık daha uzun süren ama işlemi daha kısa olan lazer işlemi oldu. Gözünüzü kapatmayın diye bir metal obje takıyorlar(acı yok)sonra gözünüzü yıkıyorlar, bildiğin sıvı bir şey ile foş foş, kapaçığı kaldırıyorlar, sonra lazer kilitleniyor, dzornnnnnnzzz diye bir ses tamam diğer göz, yine aynı işler ve tamam. Lazerin gözün üstünde bir şey yaptığını hissediyorsunuz ama dediğim gibi acı yok.
Daha dinlenme odasına giderken daha iyi görüyordum. Her neyse kısaca herkese tavsiye ederim. Süper bir teknoloji.
Artık gözlük takmadığıma göre süper kahraman gizli kimliğim de ortaya çıktı. Neyse ne yapalım :)
9 Aralık 2012 Pazar
Elora 1. yaşında ^_^
Bu yazıyı yazalı 1 sene geçti. Hayatımın en hızlı geçen senesiydi sanırım. Elf prensesi kızım Elora 1 yaşına girdi bile. DIY queen eşim Hesionka sayesinde süper güzel ve farklı bir doğum günü geçirdik. Doğum günü teması olarak korsan konseptini seçmiştik. Daha detaylı anlatımı ve fotoğrafları Hesionka'nın blogunda bulabilirsiniz, yakında koyar:) İşte birkaç teaser.
24 Ağustos 2012 Cuma
Best of May
Biraz geç haberim oldu ama "Lightning" adlı fotoğrafım "Sky and nature club" grubunda, Sky kategorisinde Mayıs Favorileri arasında yer almış. Buradan görebilirsiniz
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Instacanv.as
Instacanv.as, instagram fotoğraflarınızı kanvasa basıp size veya almak isteyen kişilere satan bir site. Bu tarz bir hizmet sunan ilk site olduğunu duymuştum. Geçen gün ben de neden olmasın diyerek denemek istedim. Öncelikle galerinizin açılması için belirli bir talep alması gerekiyor. Yeterli talebe ulaştığıma dair email bugün geldi ve galerimi açtım:) adresi http://instacanv.as/loreathan beklerim.
4 Mart 2012 Pazar
Diablo 3 beta izlenimleri
Genelde şanslı biri olarak bir çok oyunun betasına davet alıyorum. Bazen deniyorum, bazen spoiler olmasın diye uğraşmıyorum. Age of Conan, Warhammer Online, Tabula Rasa, Hellgate London, Aion, SWTOR aklıma gelenler. Ama bir tanesi var ki, beta davetiyesi gelmedi diye gerçekten üzüldüm. Diablo 3...
Ama yine şanslıyım ki, Mert adlı bir arkadaşımız bana kıyamayarak battlenet accountını ödünç verdi, ve evet kendisi Diablo 3 beta davetiyesi almış:D Hemen bugün beta clientı indirdim ve heyecan içinde oyunun başına geçtim. Aman tanrım her şey 1996'da başladığı gibi!!!
O seneye geri gidersek, bir gün kuzenim Doruk ile bir oyun fuarına gitmiştik. Heyecan içinde duyurulan Diablo'yu da fuarda oynattırıyorlardı. Açıkcası ilk görüşte, bu muymuş yeaaa filan diyerek burun kıvırmıştık. Ama sonra oyunu alıp deneyince nasıl bağımlılık yaratan, ve o dönem için(belki de hala)bir şaheser olduğunu farketmiştim. Asıl güzel kısmı da, Türkiye'de internetin, 14400 modemlerle, telefon numarası çevirerek bağlanıldığı ilk dönemleriydi. Buna rağmen bu hızda bile oyun mükemmel olarak online oynanabiliyordu. Hayatımda online oynadığım ilk oyun denilebilir.
Uzun yıllar sonra 2000 yılında, tam da Amerika'ya Lions öğrenci değişim programı ile gittiğimde Diablo 2 çıkıverdi. Hemen hazır oradayken oyunu satın aldım. Hayatımda ilk defa bir oyunu alırken 18 yaşında olup olmadığım soruldu, medeniyet işte. Türkiye'ye gelmeyi bekleyemeden hemen yanında kaldığım ailenin laptop'una oyunu kurdum ve oynamaya başladım. Türkiye'ye dönünce de madness başladı tabi. Daha sonra 2001'de bir ek paket olarak Diablo 2 Lord of Destruction çıktı. Tüm seri tek kelime ile mükemmeldi, Müzikler, grafikler, oynanış, hikaye, tümü mükemmeldi.
Şimdi çooook uzun süre sonra Diablo 3'ü heyecanla bekliyoruz. Bu bekleyişe dayanamadığım için en azından betasında biraz oyunu görmek istedim, iyi ki de öyle yapmışım. Artık daha heyecanla bekliyorum.
Ve size kıyak olarak oyun sırasında videolar kaydettim ve daha sonra bir özet olarak birleştirdim. Video ve yazının buradan sonrası biraz spoiler olabilir. Ona göre
:SPOILER ALERT:
Oyunda bir çok eski karakteri ve mekanı tekrar ziyaret ediyoruz. Oyunun ana karakterlerinden birisi Deckard Cain. Oyunun videosunda da görebileceğiniz üzere, King Leoric'de tekrar karşımıza çıkıyor, bunun dışında Eski Tristram'a gidiyoruz, yıkılan mekanları görünce ve bulduğunuz günlüğü okuyunca eski anılarınız canlanıyor. Ayrıca çoktan bahsedildi ve açıklandı mı bilmiyorum ama, Deckard Cain'in evlatlığı Leah, Adria the witch'in kızıymış. Bağlantılar nereye gidecek merak ediyorum.
Videoya geçmeden önce bir kaç foto ile heyecanı arttıralım:D
Ama yine şanslıyım ki, Mert adlı bir arkadaşımız bana kıyamayarak battlenet accountını ödünç verdi, ve evet kendisi Diablo 3 beta davetiyesi almış:D Hemen bugün beta clientı indirdim ve heyecan içinde oyunun başına geçtim. Aman tanrım her şey 1996'da başladığı gibi!!!
O seneye geri gidersek, bir gün kuzenim Doruk ile bir oyun fuarına gitmiştik. Heyecan içinde duyurulan Diablo'yu da fuarda oynattırıyorlardı. Açıkcası ilk görüşte, bu muymuş yeaaa filan diyerek burun kıvırmıştık. Ama sonra oyunu alıp deneyince nasıl bağımlılık yaratan, ve o dönem için(belki de hala)bir şaheser olduğunu farketmiştim. Asıl güzel kısmı da, Türkiye'de internetin, 14400 modemlerle, telefon numarası çevirerek bağlanıldığı ilk dönemleriydi. Buna rağmen bu hızda bile oyun mükemmel olarak online oynanabiliyordu. Hayatımda online oynadığım ilk oyun denilebilir.
Uzun yıllar sonra 2000 yılında, tam da Amerika'ya Lions öğrenci değişim programı ile gittiğimde Diablo 2 çıkıverdi. Hemen hazır oradayken oyunu satın aldım. Hayatımda ilk defa bir oyunu alırken 18 yaşında olup olmadığım soruldu, medeniyet işte. Türkiye'ye gelmeyi bekleyemeden hemen yanında kaldığım ailenin laptop'una oyunu kurdum ve oynamaya başladım. Türkiye'ye dönünce de madness başladı tabi. Daha sonra 2001'de bir ek paket olarak Diablo 2 Lord of Destruction çıktı. Tüm seri tek kelime ile mükemmeldi, Müzikler, grafikler, oynanış, hikaye, tümü mükemmeldi.
Şimdi çooook uzun süre sonra Diablo 3'ü heyecanla bekliyoruz. Bu bekleyişe dayanamadığım için en azından betasında biraz oyunu görmek istedim, iyi ki de öyle yapmışım. Artık daha heyecanla bekliyorum.
Ve size kıyak olarak oyun sırasında videolar kaydettim ve daha sonra bir özet olarak birleştirdim. Video ve yazının buradan sonrası biraz spoiler olabilir. Ona göre
:SPOILER ALERT:
Oyunda bir çok eski karakteri ve mekanı tekrar ziyaret ediyoruz. Oyunun ana karakterlerinden birisi Deckard Cain. Oyunun videosunda da görebileceğiniz üzere, King Leoric'de tekrar karşımıza çıkıyor, bunun dışında Eski Tristram'a gidiyoruz, yıkılan mekanları görünce ve bulduğunuz günlüğü okuyunca eski anılarınız canlanıyor. Ayrıca çoktan bahsedildi ve açıklandı mı bilmiyorum ama, Deckard Cain'in evlatlığı Leah, Adria the witch'in kızıymış. Bağlantılar nereye gidecek merak ediyorum.
Videoya geçmeden önce bir kaç foto ile heyecanı arttıralım:D
Veeee videoooo:D
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=qLczA6u9ysE]
Son süpriz olarak, bakın demoyu kiminle beraber denedik :D Kızım Elora'ylaaa Ön saflarda da fuzziness level over 9000, Yuki ^_^
21 Haziran 2011 Salı
Loreathan by Göksu ^_^
Yehuuu, sonunda benim de Göksu'nun yetenekli ellerinden çıkan bir illüstrasyonum varrr ^_^. Göksu'nun çizimlerine şu adresten ve bloguna, şu adresten ulaşabilirsiniz. Mutlaka izlenesi bir blog. Kendisi inanılmaz sevimli çizimler yapıyor ve illüstrasyona çevirdiği kişilerin ruhunu çizimden direkt anlayabiliyorsunuz. Tekrar çokkk teşekkürler Göksu!!
İşteee bennnn. Artık her yerde kullanacağım avatarım belli oldu^_^
9 Mayıs 2011 Pazartesi
Buraya kadarmış blogspot
Yasaklara daha fazla dayanamadım. Bu bloga ulaştıysanız, artık burada yazmayacağım, özel alan adlı blogların sorunu bitmek bilmediği için, wordpress'e geçtim. www.loreathan.com eski yazıları ile birlikte artık wordpressde.
Yasakların ve yasakçı örümcek beyinli zihniyetlerin bir an önce sona ermesi dileğiyle.
Yasakların ve yasakçı örümcek beyinli zihniyetlerin bir an önce sona ermesi dileğiyle.
18 Aralık 2010 Cumartesi
Onen i-estel edain, u-chebin estel anim.
Uzun süredir blog yazmayınca başlık bile bulmakta zorlandım. Ben de J.R.R. Tolkien amcadan bir şey olsun dedim.
Yaklaşık 1,5 ay önce işimi değiştirdim, bir öncekine göre çok daha yoğun bir iş. Bu yüzden eve gelince blog yazmak yerine, üşengeç moda geçip dizi izlemek, oyun oynamak daha çekici geliyordu. Ama blogu da bu kadar boşlamamak lazım dedim.
İşe gidiş gelişim yıllar sonra ilk defa servisle olmaya başladı. Hiç şikayetçi değilim, yalnız klasik servis olaylarından olan; Sabahın köründe biraz daha kestirmek varken uyduruk kanallardan kulağa akan müziklerle ayık kalmak zorunda kalıyorum.
İş yeri Kocaeli'ne bağlı bir ilçede olduğundan, yolda tek çeken kanal Gebze FM. >_<. Çalan müzikleri tahmin edersiniz diyeceğim ama edemezsiniz. Ben de dinleyene kadar inanamadım. Adamlar ya uyduruk tanınmamış pop şarkıcılarını yayınlıyorlar (Hani random lyric generator programında yaratılmış gibi sözleri olanlardan)
"Yaktın beni yarr, ah şerefsizz, kitapsızz ahlaksııızz yarrr, ama kurtuldum sendennnn keyfime bakarımmm" gibi. Ya da, hayatımda ilk defa karşılaştığım ve dumura uğradığım, Rock, Jazz, Türkü miks şarkılar :O. Aynen şöyle, "17 benli Şadiyee(öğk) çalarken, birden bire araya saksafon solo giriyor, bu ne lan! derken zaten dumurdan ölüveriyorsun. Bir başka örnek, "Yeşil başlıı gövel ördekk(salladım tabi ama buna benzer bir şey) çalarken bir anda gitar solo giriyor, elektrogitar, glem rock dönemlerinden hem de :O. Bunlar olmazsa da nonstop reklam var, "Gebze dönercisi, Gebze dönercisi, sevdiğiniz lezzet, otogar yanında hizmetinizde" veya "Yağlarınızdan kurtulmak artık çok kolay, uzman hekimlerimizle 45 dakikada bilmem kaç kg kaybedin, napıyorsunuz oğlum kasaptaki etleri dövme olayı gibi mi inceltiyorsunuz"
Hemen servise biner binmez ipod'u takıyordum kulağa, eğer geç kalırsam aşağıdaki büyüye maruz kalıp damage over time'dan işe gidene kadar cörtlüyorum.
Geçen ay ben de iphone'lu oldum, artık iphone'dan dinliyorum şarkıları, spell resistance'ım arttı.
Uzun süredir Hesi'de application'ları göre göre "ben de iphone istiyorummmm" olmuştum. Hemen araştırmaya başladım, ama malesef sözleşmesiz olarak hiçbir yerde bulamadım. Sonra forumlarda gördüğümü denedim. Genpa'nın sitesinden talep formu doldurdum. Şaşırtıcı şekilde bir haftaya stoklarına geldi ve direk telefonla satın aldım. Cidden çok eğleniyorum, özellikle instagram'ın hastasıyım, dün Hesi live sketch programında çizdiği bir resimle instagram'da günün favorileri arasına girdi ^_^. Benim de dün live sketch'de çizdiğim Fantastic 4'dan The Thing şöyle bir şey oldu.
Bildiğiniz gibi Wow - Cataclysm çıktı, çıkmadan bir hafta önceden bende Collector's Edition alabilecekmmiiyimmmm gerginliği başladı. Via Port Elektroworld'e sorduğumda sadece 10 tane gelecek diyince, hemen oyunun çıkma akşamı erken saatlerde kapıda sıraya girdim. Enteresan bir şekilde daha önceden çok kalabalık olan Via Port-Electroworld'de saat gece 12 ye kadar sadece 15 kişi vardı.
Tabi bu bana yaradı, 10 collector's edition'dan 6. sı benim oldu. Bu kadar az kişi olmasına rağmen ucu ucuna aldım yani. Ama kuzenimden aldığım habere göre ertesi gün Via Port'a gittiğinde, ellerinde normal de dahil bir tane bile kalmamıştı. Demek ki diğer yerlerden alamayanlar gece buraya saldırdı. Neyse ben aldım Collectors'ımı rahatladım. Şöyle bir şey (drool edin diye euaheau)
Oyun muhteşem olmuş, questler inanılmaz eğlenceli, eski Azeroth'da artık yok, bütün haritalar ve questler değişti. Warrior'um Loreathan çoktan 85 oldu bile:) Aşağıda Erudax'ı pataklamadan önce
Geçen hafta kuzenim Doruk'un Ankara'da nişanı vardı. günübirlik gidip geldik. Tam o gün de Ankara ve Bolu'da abartı kar başladı. Yol aşağıdaki gibiydi.
Otobüsün ön camı
Bolu yolu
Neyse yollarda kalmadan gidip geldik. Kış geldi gibi neredeyse ama ben hala tshirtle oturuyorum. Kışa hazırlık olarak Hesi ile ayağımıza şunlardan aldık
Ayağımda bunlarla sucuya kapıyı açtım az önce, adam suratıma bakamadı, gözünü ayıramadı ayağımdan ahhaha:D
Sonunda Stormrage kitabını bitirdim, The Shattering'e geçtim. Bakalım bu kaç ay sürecek ehhehe:)
Bu arada tüm fotolar instagram ve iphone ile çekilmiştir ^_^
***Onen i-estel edain, u-chebin estel anim. (I give hope to men. I keep none for myself.)
7 Temmuz 2010 Çarşamba
Japonya Seyahati 1. Gün
Evet sonunda Japonya seyahatimizin hikayesine başlıyorum. O kadar çok fotoğraf var ki bir kısmını buradan, geri kalanı ve buradakilerin daha büyük hallerini de flicker'a yükleyerek paylaşacağım herhalde.
Günlerce süren hazırlık ve araştırma sonunda, 25 Haziran'da yola çıktık. Havalimanına ulaşmak için Garanti Uçuş hattından kiralanabilen shuttle'ı kullandık. Gerçekten çok güzel bir hizmet, bize özel kocaman bir Wolkswagen minübüs yolladılar. Shop and miles Gold card üyelerine indirimli bir hizmet. Bu kartı kullananlara tavsiye ederim. Herneyse havalimanına vardık, checkinimizi yaptık, hala daha gideceğimize inanamayarak uçağımızı beklemeye başladık. Yine kartın verdiği avantajla Garanti'nin VIP salonunda zaman geçirdik. Ortam çok güzel, internete girmeniz için imac'ler, zaman geçirmeniz için bilardo, oyun salonu(daha çok çocuklar için ama içeride Wii vardı :D ) ve hafif yiyecek içecekler var.
Bir süre sonra uçağımızın vakti geldi ve uçağa geçtik.

Uçağın koltuğundaki ekrandan oynanabilen oyunlar ve seçilebilir filmler sayesinde 11 saat hemen akıp gitti. Aşağıda Hesi'yi bağımlılık yaratan becevelet illetini oynarken görebilirsiniz.

Uzun yolculuğumuz sonunda Narita Havalimanına vardık ve bizi Tokyo istasyonuna götürecek olan trene geçtik.
Tren gerçekten çok rahattı, 1 saatlik yolculuk su gibi akıp geçti.
Oteli Japonya'da yaşayan ve bir Japon ile evli olan çocukluk arkadaşım Didem ayarladı. Gerçekten de süper bir yer seçmiş. Herşey elimizin altındaydı. Metro istasyonu da otele 1 dakika mesafedeydi. Metro istasyonuna yakın olmak önemli çünkü metroya bir dalınca heryere gidebiliyorsunuz.
Hemen bir duş alıp kendimizi dışarı attık. Yaz dönemi Japonya'da çok nemli ve sıcak oluyor, bu yüzden bazı günler gezerken bayağı bir zorlandık. Ama orada olmanın gazı ile haldır huldur gezdik. günde 8 saatten fazla yürümüşüzdür. İyi spor oldu:)
Ikebukuro sokaklarından görüntüler
Japon halkının en büyük eğlencelerinden biri olan Pachinko mekanlarından birisi. Genelde hep anime karakterleri, özellikle Evangelion karakterleri ile süslü oluyorlar.
Market keşifleri:)
Pachinkocuların bir katında da bu kol ile oyuncağı almaya çalışma makinelerinden oluyor. Ama çeşitleri inanılmaz, şu aşağıdakine bakın mesela


İlk gün bu kadar ^_^, 2. gün çok yakında :D